Bir coğrafya düşünün, kavga edeni bol, kazananı az, ezileni ve sömürüleni halkı olsun. Sonra da ezen ve sömüren insani yardım ve insanlık için tekrardan bölgede yer edinsin. Dinleri kavga etsin, insanları ayrışsın, toprakları parçalansın, kan ve göz yaşı ile sulansın. Sonrada koca koca adamlar dünyanın en büyük organizasyonu olan Birleşmiş Milletler (BM) vb kurumlarda büyük ve süslü sözler, renkli slaytlarla kaderi ezilmek olan halk için ahkam kessin.
***
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 34. Başkanı Dwight David Eisenhower Ortadoğu için şu yorumu yapmıştır; ‘’Yalnız coğrafya bakımından bile bütün dünyada, stratejik yönden Ortadoğu’dan daha önemli bir bölge yoktur. Bütün gücümüz ve araçlarımızla örgütlenme yeteneğimizden, sevk ve idaremizden faydalanarak, Ortadoğu’yu kazanmak zorundayız.” demiştir. Ortadoğu 1950’li yılların Amerika’sında bile Başkan Eisenhower’ın okuduğu gibi görünmüş ve değerli kılınmıştır. İnsanlık tarihi ve yaşlanan dünyada günümüzde halen daha değerini ve stratejik önemini korumaktadır. Bu önem ve değerin başlıca nedenleri şunlardır. 1. Dünya’da bilinen petrol rezervlerinin %65’i bu bölgededir. 2. Üç kıtayı birleştiren kara ve demiryollarının düğüm noktasıdır. 3. Deniz ticaret yolları ve geçitlerinin büyük kısmını kontrol eder. 4. Tarihin en zengin kültür hazinelerine sahiptir. 5. Tek Tanrı’ya inanan dinlerin doğduğu bölgedir.
***
Malum bölge Cumhuriyet Türkiye’si ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) için hayati öneme sahiptir. Siyasi bölgemizin varlığı, stratejik önemi bölgenin kilit taşı özelliğine sahip ülke olmamıza sebeptir. Yakın tarihimizde ülkemiz güney sınırlarımızın güvenliği ve eski tebaamız olan Suriye halkı için ülkemiz askerî harekâtlarla bölge barışı ve huzuru için faaliyetler sürdürmektedir.
***
Ortadoğu coğrafyasında söz sahibi olmak isteyen başta ABD ve Avrupa ülkeleri de milli güvenliğimizi etkileyecek tarz ve şekilde faaliyet yapmaktadırlar. Bu gibi konuların görüşülmesi için Geçtiğimiz günlerde Tahran’da Rusya, İran ve Türkiye Devlet Başkanları ortak bir zirve yapmışlardır. Zirvede, Suriye topraklarında ki İdlib’e askerî harekât tartışmaları gündemde iken Türkiye’de milli güvenlik çizgisi bağlamında ki düşüncelerini gündeme getirdi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’da yaptığı konuşmada İdlib için ‘’Şunu bir kere daha vurgulamak istiyorum: İdlib, sadece Suriye’nin siyasi geleceği için değil, bizim millî güvenliğimiz ile bölgenin barış ve istikrarı bakımından da hayati öneme sahiptir” şeklinde konuştu. Devletimizin başının okyanus ötesi ve bölgede savaştan beslenen devletlere mesajı nettir.
***
BM Genel Sekreteri’nin insani işlerden sorumlu yardımcısı Mark Lowcock’ta İdlib’e olası yapılması düşünülen askerî harekât için ‘’İdlib’e saldırıda yüzyılın en fazla can kaybı olabilir’’ açıklaması ile konunun önemine vurgu yapmıştır.
Bu bağlamda Türkiye ve KKTC için insani göçler başta olmak üzere savaşın getireceği sorunlarla yüzleşme kaçınılmazdır. Bunun için bölgedeki pozisyonumuz ve küresel denklemdeki rolümüz iyi okunmalı kaos ve kargaşayı ülke ve millet menfaatine dönecek şekilde yönetmeliyiz.