Yarım asrı bulan Kıbrıs sorunu müzakerelerinde bir yol alınamamıştır. Dönemsel olarak çözüme yakın bir çizgi izlense de sonunda başladığı yere geri dönülmüştür. Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın göreve başlaması sonrasında bol umutlu olunan ve sonu hüsranla biten, adı zirve, yemek, konferans olan bir dizi diplomatik görüşmeler olmuştur. Gelinen noktada iki aydır konuşulan çerçeve, metin adındaki belgeye bile Güney Kıbrıs siyasileri laf kalabalığı ile geçiştirmişlerdir. Durum böyle hasıl olunca görünen köy kılavuz istemez misali çözüm Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) siyasi pozisyonu ve coğrafi çıkarımları özelinde bir tanınma kazanım yolu arama olmalıdır. Duygusal ve tarihsel bağ, bağlamında yürütülen çözüm adındaki metot, çözümsüzlük olarak Kıbrıs Türk’üne bir elli yıl daha kaybettirmemelidir. İbn-i Haldun’un ‘Coğrafya Kaderdir.’ sözünden yola çıkarak Doğu Akdeniz’deki siyasi pozisyonumuzla tanınma ve kazanım elde etmeliyiz.
***
Barbaros Hayreddin Paşa “Denizlere hâkim olan, cihana hâkim olur.” sözü ile denizlerde etkili olmanın önemli olduğunu vurgulamıştır. Deniz hakimiyetinin önemini vurgulayan ve teorisini çalışan Amerikalı Tuğamiral Alfred Thayer Mahan’dır. 1859 yılında Deniz Harp Okulu’ndan mezun olmuştur. 1859’dan 1890 yılına kadar Amerika Deniz Kuvvetleri’nde çeşitli görevlerde bulunmuştur. Bu süreçteki notlarını “Deniz Gücünün Tarih Üzerine Etkisi 1660-1783” isimli kitabında toplamıştır. Deniz hakimiyet teorisinin önemi için Mahan, siyasi olarak deniz kuvvetlerinin tarih boyunca milletlerin gelişiminde ve refahında tartışılmaz bir etkisi olduğunu irdelemiştir. Mahan “Tarih, devletlerin dünya hakimiyeti kurmada, deniz gücünün etkin rolü oynadığını ortaya koymuştur. Ülkenin refah ve mutluluğunu mümkün olan en üst seviyeye çıkarmak ve dünya siyasetinde söz sahibi olmak arzusunda olan her devlet için, öncelikli deniz hakimiyetini etmesi esastır.” demiştir. Mahan, “Deniz gücünün oluşması için altı unsur var. Bunlar coğrafi konum, fiziki yapı, arazinin büyüklüğü, nüfus miktarı, halkın karakteri ve hükümetin karakteridir.” demiştir. Bu unsurlar sonrası Mahan, İngiltere’nin coğrafi konumunu kıta devletleri olan Fransa ve Hollanda ile karşılaştırmıştır. Ada devleti olan İngiltere’nin kara gücü yerine deniz gücüne önem verdiğini ve bu deniz hakimiyeti ile de limanları ve kıtaları kontrol edebildiğini belirtmiştir. Bu kontrol sayesinde İngiltere sömürgeler imparatorluğu kurmuş ve bu ülkeleri denizler sayesinde kontrol altına almıştır.
***
Büyük Ortadoğu projesi ardındaki Akdeniz oyunlarına baktığımızda deniz hakimiyet teorisi bağlamında KKTC en az Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) kadar bu oyunda rol alabilir. Akdeniz’in bir tarafı Cebelitarık Boğazı, diğer tarafında ise insan eliyle yapılmış ve Akdeniz’i Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na bağlayan Süveyş Kanalı vardır. Bu iki stratejik geçişin en önemli karası Kıbrıs adasıdır. Özelde ise KKTC’dir. Akdeniz, tarih boyunca kıtaları birbirine bağlayan, birleştiren, yakınlaştıran bir köprü olmuştur. Bu köprünün bir gişesi de deniz hakimiyet teorisine göre KKTC’dir.
***
Sonuç olarak siyaset yapıcı aktörlerimiz büyük fotoğrafta Kıbrıs Türk’ünü konumlandırmalıdırlar. Bunun için de bireysel zafer ve nefisi yenip büyük oyundaki sıklet merkezlerini belirleyerek KKTC’yi oyuna dahil etmeyle elli yıldır çözülemeyen süreç başarı ile sonlanabilir.