Kıbrıs, Doğu Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır. Doğu Akdeniz için stratejik bir konuma sahip olan adamız, insanlık tarihi boyunca çok farklı din, dil ve ırktan insanların mücadele alanı olmuştur. Bu mücadele savaş, göz yaşı ve kanla sonuçlanan insanlık dışı durumlara kadar gitmiştir. Bu mücadelede soğuk savaş metotları, entrikalar, gri beyaz propaganda uygulamaları alan bulmuştur. Kıbrıs adasındaki mücadele dini, dili ve milliyeti aynı olan aktörler, figüranlar arasında yapılmış olsa da dönemsel olarak ‘devlet dışı aktörler’ de cephede saf tutmuşlardır.
***
Kıbrıs adasının Kuzey ve Güney siyasi kesimlerindeki seçimleri incelediğimizde her iki toplumda ve bölgede kendi dinamikleri bakımından seçimler görünür görünmez bir savaş niteliğindedir. Güney Kıbrıs lideri Anastasiadis için de 2018 seçim yılıdır. Rum lider Anastasiadis de yaklaşan seçimler için en önemli kampanya argümanlarından birisi olan ‘Kıbrıs Sorunu’ ve ‘Müzakere’ sürecini tekrardan kampanya malzemesi yapmıştır. Rum lider Haravgi gazetesine yaptığı açıklamada ‘Müzakere masasına geri dönmeye hazırız.’ demiştir. Bu açıklaması sonrası 2. Hrisostomos’un ‘iki devletli çözüme’ karşı yaptığı açıklamaları hatırlatıldığında Rum lider, ‘Hrisostomos’un da her vatandaş gibi açıklama yapma hakkına sahip olduğunu, kişilerin veya partileri görüşlerine katılmadığı için susturamayacağını’ belirtmiştir. Rum lider kampanya yolunda dini liderini bile sıradan bir vatandaş konumuna itmiştir.
***
Bu bağlamda Kıbrıs sorunu seçim zamanlarında masada argüman olmakla çözüme gidebilir mi? Müzakere süreci, kampanyada konu olacak kadar basit midir? Ya da Kıbrıs adasının siyasi aktörleri seçim dönemlerindeki söylem ve eylemleri üzerine kurdukları Kıbrıs sorunu tezleriyle Kıbrıs sorunu nasıl bir sonuca gider? Kıbrıs sorunu adada yaşamayan devlet dışı aktörlerin ve küresel siyasetin yönlendirmesiyle ne duruma evrilir?
Küresel oyunlar
Ulus ve Egemen devletler, 1648 Westfalya Antlaşması sonrası dünya siyasi sisteminde yerini almıştır. Bu anlaşmayı tarihçiler modern çağın başlangıcı olarak görmektedirler. Ulus ve egemen devletler sınırları belirlenmiş, tüketim ve üretimleri milli ve yerli, kendilerine yetebilen ulusal ve bölgesel oyunlar yapan sistemlerdir. Thomas Fridman ‘Dünya Düzdür’ kitabında sınırların olmadığı küresel dünyayı küreselleşmeyi üç aşamaya bölmüştür: 1. Amerika kıtasının keşfi, 2. Endüstri devrimi (Buhar makinesi, TV, Bilgisayar), 3. Bilişimin hızlanması. Fridman bunu ‘Dünya küçükten minicik boyuta çevriliyor.’ diyerek özetlemiştir. Berlin duvarının yıkılmasıyla da ‘duvarlar aşağıya, pencereler yukarı’ demiştir.
***
Yaşadığımız siyasi coğrafyada, ulus egemen devletlerle, devlet dışı aktörlerin belirlemeye çalıştığı küreselleşme yapıları savaş vermektedir. Dönemsel olarak ikisi arasındaki savaşın galibi ve mağlubu değişmektedir. Fakat ABD Başkanı Trump’ın Meksika sınırına duvar örmek istemesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli güvenliği için güney sınırına duvar örmesi, aynı Schengen bölgesinde olmalarına rağmen Avusturya’nın Slovenya sınırına çit inşa etmeye karar vermesi küreselleşme karşıtı ulus devletlerin güçlenmesine örnek gösterilebilir. Bu siyasi küresel oyunlar bağlamında seçime giden Kıbrıs adasının aktörleri ‘Çözüm ve birleşme mi, yoksa iki ayrı devletli arada duvarlar olan bir Kıbrıs mı?’ olmalı fikrini düşünmelidirler.