Geçen haftaki yazımda görünen köy kılavuz istemez misali iki ay aradan sonra muhtemel yapılacak olan 11 Nisan görüşmeleri hakkında sıralı bir dizi olacak olanları yazmıştım. “Abdala malum olurmuş” misali kadim bir düşünceyle olacakları sıraladım. 7 Nisan Cuma günü Rum meclisinde Enosis kararı kilisenin atanmasında etkili olduğu eğitim bakanının inisiyatifine bırakılmasıyla görüşmelerin önü açılmış oldu. Bir nevi Enosis kararı sümen altına itilmiş oldu.
11 Nisan görüşmeleri yapıldı. Her zamanki gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ‘ihtiyatlı iyimser’ bir bakış ve düşünceyle müzakere sonrası basın açıklaması yaptı. 20 aya yakındır alışık olduğumuz tarzından hiçbir şey değişmeden sorulara da cevap verdi. Yeni bir görüşme takvimi olarak 20 Nisan, 2, 11 ve 17 Mayıs tarihlerinde heyetler olarak görüşmeler yapacaklarını basına açıkladı. Tabi burada Yeni takvim ve tarih var ama görüşmeler bizim bildiğimiz eski görüşmeler gibi geçeceği aşikardır. Rum meclisi ve kilisesi gizli ajandaları gereği bu görüşmeleri de Bizans oyunuyla istedikleri şekilde durdurma, devam ettirme, başka bir boyuta taşıma şeklinde evirip çevireceklerdir. İşin özün eski köye yeni adet gelmeyecek, alışık olduğumuz görüşmeler ‘Yeni’ sözcüğüyle basına servis edilmiş oldu.
Bu bağlamda Sayın Akıncı’ya bir sorum var: Enosis kararı sonrası yetkinin kullanılması eğitim bakanına verilerek alınan karar bertaraf mı olmuş oldu?
BM memur Eide
Basına yansıyan, yansımayan Sayın Akıncı ve BM memuru Eide’nin açıklamalarından önümüzdeki dönemde Eide’nin adı hakemlik olmasa da inisiyatif alarak daha aktif bir rol üstleneceğini okuduk. Burada dikkat edilmesi gereken husus, memur Eide’nin sadece BM’de görevli bir memur olduğu, görevi gereği her türlü görüşmeyi yapabileceği ancak onca yıldır ambargolar altında yaşamış ve 1963-1974 yılları arasında acı çekmiş Türk tarafının hassasiyetlerini anlamayacağı ve empati yapamayacağı gerçeğinin akıllardan çıkarılmaması gerekmektedir. İki toplum arasında memur Eide’nin tarafsız bir rol üstlenmesi gerekirken Rum tarafındaki siyasi partilerle görüşüp, Türk tarafındaki siyasi temsilcilerle görüşmemesi; Mart ayı içerisinde Washington DC’ye yaptığı resmi ziyaretinde Helenik Amerikan Liderler Konseyi gibi oluşumlarla görüşmesi; DC’de Atlantik Konseyi’nin düzenlediği “Birleşik Kıbrıs için Stratejik ve Sürdürülebilir Gelişme” başlıklı seminerde hiçbir Türk temsilcinin olmadığı, sadece Rumların tek taraflı temsil edildiği bir panelde konuşma yaptığı gibi çok taze gerçekler önümüzde dururken, BM memuru Eide’ye farklı roller verilmesi ne kadar doğru olur? Memur Eide’nin bu hakemliğe benzer yeni rolünde Türkiye’yi zor durumda bırakacak görüşmeler ve açıklamalardan da kaçınılması gerekmektedir. İşin özünde memur Eide Kıbrıs sorununda Türk halkının menfaat ve çıkarlarını görmezden gelebilecek bir kişiliğe ve inanca sahiptir. Müzakere heyetimiz ve Eide’yi gördüğünde yüzlerinde çiçekler açan memurlarımız bu hususları unutmadan görüşmelerini sürdürmelidirler.