İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

52-Amerikan Rüyası 26.01.2017

Geçtiğimiz Pazar gazetemizde yazmış olduğum “ABD hegemonyasının yeni patronu Donald J. Trump” başlıklı yazımda 20 Ocak 2017 de gerçekleşecek olan ABD başkanlık yemin töreni için Washington DC’ye geldiğimi aktarmıştım. Tören hakkında genel bilgiler ve ABD başkanlık sarayının da olduğu “National Mall” olarak isimlendirilen alan hakkında bilgi vermiştim. Şimdi biraz daha seyahatimi detaylandırarak sizlere “Amerikan Rüyası” hakkında bilgi vermek istiyorum.

Gidiş-Geliş

Ercan Havaalanı’ndan Washington DC’deki Dulles Airport’a Türk Hava Yolları’nın tarifeli seferiyle gidilip geliniyor. Ercan’dan başlayan, DC biletimle Atatürk Havalimanı’na varmam ve devamında transit geçişle 219 numaralı kapıdan Washington uçağına bineceğim ana kadar her şey her uçuş gibi rutin ve normaldi. 219 numaralı kapıda bilet teslimi sonrası uçağa alınacağımızı varsayımıyla girdiğim sırada, üç farklı kontrol noktasıyla ayakkabılarınıza kadar çıkarılan çok sıkı kontrol sonunda uçağa girdim. Başka ülkelere uygulanmayan sıkı güvenlik kontrolü sonrasında uçuşumuz başladı. THY’nin nezih ikram ve ilgisiyle on saati bulan uçuşumuz tamamlandı. Dulles Havalanı’nda memurların yönlendirmesiyle pasaport kontrolü yüzü gülen ABD’li memurun “good luck” temennisiyle “Amerikan rüyam” başlamış oldu. Dönüş yolculuğundaysa sadece dönüş biletimizle pasaport kontrolü olmadan THY ile Ercan’a inişimizi tamamladık. Bu yolculukta gidişte ve dönüşte aklımda kalan ABD’ye giriş çok zor, çıkış çok basit. Bir de İstanbul’daki 219 numaralı çıkış kapısı bana ABD’nin ileri karakolu Atatürk Havalimanı “219” numaralı kapıdan başlıyor izlenimi yarattı.

Hollywood tarzı yaşam

Konaklayacağım otele kadar altı şeritli yollar, büyük çift kabinli araçlar, spor arabalar ve trafik kurallarının koşulsuz uyulduğu bir trafik akışıyla karşılaştım. Otelimin olduğu Arlington bölgesindeyse yüksek binalar ve günlük yaşamlarının parçası olmuş, hatta diyebilirim ki elbiselerinin aksesuarı olmuş kahve bardaklarıyla hızla bir yerden bir yere giden insanlar. Bu insanların yanında köşe başlarını kendilerine ev yapmış ve sorumluluk alanlarını bilen kimseyi rahatsız etmeden köşesinde yaşayan “Amerikan Rüyası’nın” bir parçası olmuş evsizler. Evsizlerin önlerinde ve ellerindeki kahve bardakları onlarında parçaları olmuş. Yani Amerika için kahve olmazsa olmaz. Her köşe başında bizlerin şık giyimleriyle akşamları gittiği kahve markaları Amerikalılar için günlük, sıradan olmazsa olmaz bir parça. ABD metrosu ve trafik alanları çok geniş ve çok büyük eğer yavaşlar ve durursanız itilir ve sistem dışı kalırsınız, nereye giderseniz gidin kurallara uyarak hiç yavaşlamadan yolunuza gidiniz. ABD’de dikkatimi çeken bir başka husus da Amerikan yerlisi diyebileceğimiz Beyaz Amerikalılar günlük yaşamın hizmet sektöründe yoklar. Hizmet sektörünü siyahi Amerikalılar ve üçüncü dünya ülkesi diye tabir edebileceğimiz kişiler oluşturuyor. Dönüş için gittiğim havalimanında yol ve yön gösteren tüm personel Pakistan, Hindistan uyruklu kişiler. Beyaz Amerikalılar ise Nike marka spor ayakkabısı ve İpod ile ABD caddelerinde zaman ve saat fark etmeksizin koşusunu yapıyor. ABD’de güvenlik her şeyin üzerinde kişinin alanı çok önemli. İhlal etmek kesinlikle yasak, her yerde yüksek motorlu arabalarıyla Hollywood filmlerinde gördüğümüz polisler var.

Özgürlükler ülkesi

ABD’de bu Hollywood tarzı yaşamın yanında bir de “fade özgürlüğü” en önemli hakları. ABD başkanlık konutu Beyaz Saray’a taş atım mesafesine kadar gelerek istedikleri pankart ve sloganlarla görüşlerini beyan etme hakları var. Yani ABD kurallar ve sistemden ibaret dünya üzerinde dili, dini, ırkı fark etmeden ABD’ye bir şekilde girmiş ve kendini Amerikan hisseden bireylerin “Amerikan Rüyası” ama benden size tavsiye bizler dünya coğrafyasının en güzel özü sözü ve kalbi güzel insanların yaşadığı Kuzey Kıbrıs’ımıza ve devletimiz KKTC’ye sahip çıkalım. Hastane, karayolları ve eğitim sistemimizi düzeltelim. Her şey çok daha güzel olur.