İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

49-Kıbrıs müzakereleri ve dış etkenler 12.01.2017

3 Haziran 1968 tarihinde ilk Kıbrıs görüşmeleri Denktaş’la Klerides arasında Beyrut’ta başlamıştır. 49 yıldır değişik platform ve kişilerin yaptığı Kıbrıs müzakereleri 2017’de Cenevre’de görüşülmektedir. Doğu Akdeniz’in siyasi coğrafyadaki en önemli adası Kıbrıs’ın müzakere süreci, bölge ülkeleri ve onlarla iltisaklı olan başta ABD, AB ve İngiltere gibi “üst akıl” diyebileceğimiz bölgenin yeraltı ve yer üstü kaynaklarından hak talep eden ülkelerinin de gündemindedir. Peki bu ülkeler neden bu sorunla ilgilenmekte? Yarım asırdır süren ve bitmeyen sorunun kaynağı nedir? 

***

Sorumu yanıtlayacak olursak coğrafyada yaşanan olaylara güvenlik ve enerji savaşlarının sürmesini neden gösterebiliriz. Bu bağlamda sorunu ve problemi özetleyecek olursak Doğu Akdeniz’de bulunan ve zaman zaman Güney Kıbrıs yönetiminin ihalelerini yaptığı enerji yatakları, Suriye’de uzunca bir süredir devam eden iç savaş, bu savaşın sonunda Türkiye’nin Suriye sınırına ve Suriye’nin kuzeyine yerleştirilmek istenen bir nevi enerji nakil hattı görevi görecek olan Akdeniz’de kıyısı olan bir Kürt devleti, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın önemini göz önüne alır.

***

Siyasi coğrafyamızda sınırların tekrar çizilmek üzere olduğunu düşündüğümüzde Kıbrıs adasının garantör ülkesi Türkiye, Milli Güvenlik Politikası doğrultusunda günümüz politikalarını belirlemek zorundadır. 15 Temmuz FETÖ terör örgütü ayaklanması Türkiye’nin milli güvenliğinin ne kadar hassas bir dönemde olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin ekonomik ve asimetrik bir savaşın içinde olduğunu gördüğümüzde sınırlarımızı ve hattımızı iyi bilmeli, iyi korumalıyız. Siyasi coğrafyamızdaki görünmeyen sınırları değerlendirdiğimizde Türkiye’nin batısı AB ile kapalıdır. Kuzeyi Karadeniz’dir. İç deniz olduğu için bir çıkış değildir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu hattımız Şii hilali ile çevrelenmiştir. Türkiye’nin Avrasya’ya çıkışı da bu şekilde kapalıdır. Elimizde en önemli çıkış alanımız İskenderun körfezidir. Bu alan Akdeniz’e ve dünyaya çıkış kapımızdır. Bunun da güvenliği KKTC’den başlamaktadır. Görüşmelerde Güney Kıbrıs yönetiminin Karpaz bölgesini istemesi de bu güvenli alanımızı kontrol etmek gayesinden başka bir şey değildir. 

***

Güvenlik politikalarının genel politikaları da etkilediği bu dönemde, Türkiye ve KKTC genel güvenlik ve garantörlük politikaları üzerinden hareket ederek müzakereleri devam ettirmelidir. Müzakere masasında sıkça dile getirilen olası bir anlaşma sonrası AB topraklarında Türk askerini istememek, Türkiye ve KKTC’nin milli güvenliğini sorgulamak, sonrasında zarar vermek düşüncesinden başka bir şey değildir. Eğer adada garantör ülkelerin askeri varlıkları sorgulanacaksa İngiltere’nin Rum tarafındaki iki askeri üssü de sorgulanmalıdır.

*** 

Cenevre’de süren ve bugünlerde nihai sonuca varacak olan görüşmeler ‘iki devlet bir millet’ ilişkisindeki Türkiye ve KKTC’nin milli güvenlik ve geleceğini olumlu yönde etkileyecek şekilde tamamlanmalıdır. Kuzey Kıbrıs için müzakere süreci, Kıbrıs adasında eşit siyasi haklara sahip olmasıyla sonlanmalıdır.