Sevdiğimiz kişiye, canlıya, insanoğluna doğum günlerinde “mutlu, sağlıklı, nice yıllara” deriz. Kuzey Kıbrıs için ne demeliyiz? “KKTC, dünyaca tanınmış olman; topraklarının verimli, insanlarının mutlu, gökyüzünün masmavi, denizlerinin berrak, dağlarının yemyeşil, sularının tertemiz olması; çeşmelerinden içilebilir sularının akması ve güzel günlerin seninle olması dileğiyle” deriz sanırım.
***
İnsanoğlu evladını dünyaya getireceği zaman sabırla doğumunu bekler. Karnında hayallerini, geleceğini taşır, canında can taşır. Yükünü çeker, acısını yaşar ve sonunda insanoğlunun belki de yaptığı en temiz, en doğal, en güzel canlıyı dünyaya, insanlığa bir birey ve ses olarak getirir. Kıbrıs adası da, toprak ana için de yaşadığı, sancısını çektiği, acısını gördüğü, hüznünü hissettiği kanıyla beslediği topraklardan KKTC’nin doğabilmesi için 1950’lerin sonlarından 20 Temmuz 1974’e kadar, sonra da 15 Kasım 1983’e kadar çile, kahır, gözyaşı ve acıyla bekledi, sabretti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dünyaya geldi.
Kuzey Kıbrıs’ın geleceği nedir?
33 yaşına giren KKTC sancılı doğum ve öncesindeki süreçlerden dolayı bugün dünya siyasi sisteminde tanınan/tanınmayan izolasyonlar altında yaşamını sürdürmektedir. Laik demokratik hukuk devleti olan Kuzey Kıbrıs, halk iradesinin baş temsilcisi Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı tarafından tarihinin en kritik ve önemli dönemlerini yaşamaktadır. Bir nevi var olup yok olmak savaşı vermektedir. Kıbrıs adası, Kıbrıs Rum yönetiminin istek ve arzuları içerisinde bir Rum adası mı olacak, yoksa adada yönetimini paylaşacağı, varlığını dünya siyasetinde eşit ve bağımsız şekilde devam eden KKTC olarak mı sürdürecektir? Bu gibi soruların cevabını müzakere sonrası iki komşu liderin açıklamalarında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile yaptıkları ‘üçlü mini zirve’ sonrasında ve geçen hafta Mont Pelerin görüşmeleri sırasında çokça aradık. Nitekim kırtasiye diye tabir ettiğim başlık görüşmeleri ve sonrası kırtasiye listesi gibi açıklamalarda ne bir cevap bulduk ne de Kuzey Kıbrıs’ın geleceği için bir söylem geliştirebildik.
***
Bu süreci dikkat ve önemle izleyen Kuzey Kıbrıs’ı bir dava, bir ülkü, bir emanet ve bir evlat gibi gören ana vatan Türkiye’nin milli ve manevi değerlere sahip siyaset yapıcıları da bu belirsizlikten rahatsız olduklarını dile getirdiler. Toprak/Mülkiyet ve Garantiler konularının önemine vurgu yaptılar. Bu açıklamalarla birlikte, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında “Kıbrıs müzakerelerinin bam teli şüphesiz topraktır. Toprak ise vatandır, namustur; pazarlık konusu yapılamayacaktır.” şeklindeki açıklaması ile mevcut toprakların muhafaza edilmesini vurgulamıştır. AK Parti hükümet yetkilileri de “Çözüm için yapacağımız esneklik, güvenlik ve garantilere yaklaşamaz” şeklindeki beyanları ile çizgilerini belirtmişlerdir. İyi ki doğdun ve sonsuza kadar var ol KKTC…