KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı ve Rum lider Nicos Anastasiadis’in müzakere sürecinde ayrıntılarını ele alarak konuşmadıkları iki konu var: ‘Toprak’ ile ‘güvenlik ve garantiler’. Bu iki başlık harici tüm konularda uzunca bir süredir, adı döneme ve genel konjonktüre uygun olarak zaman zaman değişen ‘yoğunlaşan/seyrelen’ bu iki başlığın yanında kırtasiye diye tabir edebileceğimiz konulardır. Bu başlıklara ilişkin sıkça demeçler verilmiş, önemli yollar alındığı iddia edilmiş; lakin bu iki konuda bir evrak ve kağıt üzerinde imza konmadığı için diğer görüşmelerde kırtasiyenin ötesine geçilememiştir.
***
Bu bağlamda, ‘yönetim ve güç paylaşımı’ başlığı altında siyasi eşitliğin esası dönüşümlü başkanlık da meçhul bir kırtasiye argümanı olarak tozlanmış çekmecede durmaktadır. 7 – 11 Kasım tarihleri arasında BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon’un da açılışını yapacağı, İsviçre’de Alpler’in Kuzey yamacında yer alan Rhone Vadisi ile Cenevre Gölü’ne nazır Le Mirodor Otel’de gerçekleşecek olan Sayın Akıncı’nın “Öteden beri, parçalar üzerinde konuşuyoruz; ama bütününde anlaşmadıkça o parça üzerindeki mutabakat geçerli değildir. Zaten sonuna gelindiğini düşünüyoruz.” dediği bir başka aşamayı izleyeceğiz.
Mont Pelerin Bölgesi
İsviçre Avrupa kıtasında, AB’ye üye olmaması, kimliğiyle bağımsız ve bağlantısız ekonomik yapısıyla, Kıbrıs sorununa siyasi tarafsızlığıyla bu görüşme için ‘kataloğa’ göre en uygun yerdir. Kızılhaç’ın doğduğu ülkedir. 1815’ten bu yana silahlı tarafsızlığın diğer adıdır. Saymakla bitmeyecek nice özelliği olan küresel ekonomik bir merkezdir.
***
İsviçre’de Mont Pelerin bölgesi ise anlamı bakımından stratejik derinliği olan bir bölgedir. 2. Dünya Savaşı sonrası 1947’de Le Mirodor Oteli’nin de aralarında bulunduğu bir grup otelde “Friedrich von Hayek”in kurucu başkanlığını yaptığı neo-liberal ekonomi doktrinini oluşturan ‘Mont Pelerin Cemiyeti’ de bu bölgede doğmuştur. İsmini bölgeden alan bu neo-liberal cemiyet, AB’nin temelini oluşturan ‘malların, hizmetlerin, emeğin serbest dolaşım fikri’ de bu yapının düşüncesidir. Noe-libareller ekonomiyi bir din gibi görürler. Nasıl dinle devlet işleri birbirinden ayrı ise, cemiyet de sermayenin bağımsız olmasını, devlet kontrolünde olmamasını ister. Küresel aktör ve oyuncuların dini de neo-liberalizmdir. Bu bakımdan Mont Pelerin bölgesi Doğu Akdeniz’de politika yapıcılarını etkilemek isteyen, derin küresel sermaye akıllarının feyz ve fikir edindiği bir bölgedir. Küresel sermayenin beyni de ‘Mont Pelerin Cemiyeti’ dir.
***
Bu bölgeyi özel ve önemli kılan en önemli argüman ise Hristiyan dünyasının Katolik mezhebiyle olan bağıdır. Bu bağ da Vatikan ülkesi ve Başkanı Papa’nın koruma ve güvenliğini sağlayan ünlü İsviçreli muhafızların küçük yaştan itibaren bu bölgeden seçilmiş olmasıdır. Hal böyle olunca Vatikan’ın sadık evlatlarının, küresel sermayenin neo-liberal politikaları ışığında, Doğu Akdeniz’in önemli siyasi coğrafyası Kıbrıs’ın kaderi görüşülecek, müzakerelere federasyon modelli ya da iki devletli bir Kıbrıs olarak sonlanması için bir evre daha aşılacaktır.