30 Mayıs 2010 Türkiye-İsrail ilişkilerinin 6 yıl boyunca askıya alındığı “Mavi Marmara” baskınının gerçekleştirildiği tarih. İsrail deniz komandolarının saldırısı sonucu 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetti, onlarcası yaralandı. Gemide bulunan aktivistlerin tamamı gözaltına alındı. Baskın sonrası iki ülke hükümetleri karşılıklı olarak birbirlerini suçladı. Tüm uluslararası platformlar Türk ve İsrailli diplomatların mücadele alanı haline geldi. Ankara ve Tel Aviv’deki Büyükelçiler karşılıklı olarak geri çekildi.
24 Kasım 2015 Suriye’nin kuzeyindeki Türkmen bölgesini bombalayan Rus Hava Kuvvetlerine ait SU-24 savaş uçağı tüm uyarılara rağmen geri dönmedi. Türkiye hava sahasını ihlal etti ve önleme görevi için havada bulunan Türk F16’sından atılan füze ile düşürüldü. Bu kez gerilimin adresi Ankara ve Moskova oldu. Türk turizmi ve yaş sebze üreticileri darbe yedi.
Coğrafyamızda bu güçlü devletlerinin birbiri ile çatışmasının, kimseye faydası yoktur. Bölgede lider, küresel oyunda aktör olma çabası olan bu ülkeler, ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda birbirlerine bağlı/bağımlıdırlar. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de enerji üzerine savaşlar, politik oyunlar ve istihbarat mücadeleleri yaşandığını düşündüğümüzde Türkiye, Rusya ve İsrail’in bazı konularda zaman zaman birbirlerine karşı olması kaçınılmazdır. Nitekim Türk-İsrail ve Türk-Rus ilişkilerinde de son döneme kadar benzer sıkıntılar yaşanmıştır.
Diplomasi ve önemi
Türkiye ile İsrail ve Rusya’nın arasını açan askeri müdahaleler ile gerilen ortam ‘Diplomasi’ ile aşılmıştır. Bu süreçte Türk Dışişleri personeli ile Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin çalışmaları meyvesini vermiş, diplomatların her iki ülke ile ‘mekik diplomasi’ yürütmesi sayesinde Rusya ve İsrail ile olan ilişkiler ‘kazan kazan’ aşamasına gelmiştir. Ülkelerarası ilişkilerde uzlaşı ve diplomasiden uzak metotları izleyenlerin hep kaybeden taraf olduğu görülmüştür.
Diplomasi, dış politikada sorunların barışçıl yöntemlerle ve müzakereler yoluyla çözülmesi demektir. Diplomatlar, iletişim yeteneği güçlü, konusuna hakim, analitik zekaya sahip kişilerdir.
Peki bu denklemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeri neresidir? Türkiye garantörlük hakkından dolayı Kıbrıs sorunu ile direkt ilgilidir. Rusya’nın Güney Kıbrıs’ta yaptığı enerji ve finans yatırımları vardır. İsrail ise, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile hidrokarbon yatakları ve Doğu Akdeniz enerji yatakları konusunda yaptığı çalışmalar kapsamında Kıbrıs denkleminin içindedir.
Kıbrıs diplomasisi?
Üç büyük devletin yolu, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs adasında da kesişmektedir. Bu kesişme, Kıbrıs’ta 40 yılı aşkın süredir devam eden soruna çözüm getirebilir. Ancak bugüne dek çözüm noktasında maalesef olumlu bir noktaya gelinememiştir. ‘Eksik nerededir?’ sorusuna verilecek yanıta gelince, Kıbrıs sorunu çok taraflı çok yönlü olabilir; lakin aşılamayacak, çözülemeyecek bir sorun değildir. Türk Dışişlerinin değerli diplomatlarından Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral İlyas Bozkurt’un aynı dönemde adada görev yapıyor olması büyük bir şanstır. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da çözüme giden yolda belki de en önemli isimdir.
Peki Kıbrıs’ta çözüm diplomasi ile olmayacaksa nasıl olacak? Adada yaşayan herkesin yüreğini yakan Trados yangınına ortak bir kova su bile dökemeyen bir diplomasi söz konusudur. Hata kimdedir? Bize göre kesinlikle kendisine uzatılan yardım elini sıkmamak için türlü şartlar öne süren Rum Kesimi yöneticilerindedir. Ancak Kuzey Kıbrıs diplomatlarına da söyleyecek bir lafımız vardır. O da; diplomasi konusunda Türkiye’yi kendilerine örnek almalarıdır.