UNESCO, Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra:
“Atatürk, uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur’’ diyerek Atatürk’ün evrensel ve mazlum devletlerin örnek aldığı bir lider olduğunu tekrar vurgulamıştır.
1881 yılında Osmanlı vilayeti olan Selanik’te Türkmen bir ailenin evladı olarak dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan itibaren askerliğe olan ilgisi, Osmanlı’nın son dönemlerde içinde bulunduğu şerait, okuduğu Türk ve yabancı yazarların ideolojileri Atatürk’ün vatansever, evrensel, çok yönlü, idealist bir lider olmasında etkilemiştir.
Mahalle mektebi ile başlayan eğitim hayatı İstanbul Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olmasıyla, Şam 5. Ordu ile başlayan askerlik ve kahramanlık hayatıyla devam etmiştir. Zorlu ve çetin şartlarda geçen I. Dünya Savaşının Çanakkale cephesinde askerin: “Cephanemiz kalmadı kumandanım’’, sözüne karşılık verdiği, “Cephaneniz yoksa süngünüz var, SÜNGÜ TAK! YAT!’’ cevabı ile bir liderin, aynı zamanda cesur, mert ve kahraman olduğunu da göstermiştir. Vatan toprağının değerini, toplumda ulus bilinci oluşumunu ve “millet” olmanın önemini bir kez daha hatırlatmıştır. Öyle ki hastalığının şiddetli olduğu ve istirahat etmesi gereken bir dönemde Hatay’ın anavatana katılımı için gösterdiği önemi de şu sözlerle ifade etmiştir. “Kırk asırlık Türk yurdu, yabancı elinde kalamaz”.
ATATÜRK’ün öldüğü gün İstanbul Üniversitesinde ders okutan Alman Profesör derse girdiğinde öğrencilerin üzgün halini görünce yüreği parça parça olmuş. Rektör’ü arayıp:
– Bugün ders vermeyeceğim ne yapayım, diye sormuş.
– Sizin memleketinizde büyük bir adam ölünce ne yapılıyorsa onu yapın, demiş rektör.
Yabancı profesörün cevabı şu olmuş:
– Bizim ülkemizde hiç bu kadar büyük bir adam ölmedi ki.
(Yücebaş, Hilmi, Atatürk’ün Nükteleri-Fıkraları, Hatıraları, İstanbul, Kültür Kitabevi, 1963, Sh. 39)
Günümüzde Atatürk’ü anlamanın ilk yolu aile, daha sonra okul ve eğitimden geçmektedir. Atatürk’ü anlayan ve bilen her Türk evladı, Atatürk’ün açtığı yoldan gidecek ve vatan toprağı için nasıl mücadele ettiğini, savaş esnasında Maarif Kongresini toplayarak eğitimin ne kadar önemli olduğunu, kadınlara verdiği değeri, yaptığı inkılapları, sanatsız bir toplum olmayacağını, yerli üretimi desteklemek için yapılan Misak-ı İktisadi politikalarını ve kendisine karşı yapılmak istenen suikast sonrasında, “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”. Sözüyle de neden lider olunmaz, lider doğulur sözünü bir kere daha anlayacaktır.
“İki Mustafa Kemal var. Biri ben, fert olan, fani olan Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal’den ise ancak “Biz” diye bahsedebilirim. Yani sizler, çalışan köylü, uyanık, münevver, milliyetperver vatandaşlar… İşte o Mustafa Kemal ölmez”.
Saygı ve özlemle…
Kitap: Okumanızı istediğim eser, ‘’Atatürk’ün Yanı Başında, Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun Hatıraları’’ adlı kitaptır. Yazarı Nuri Ulusu’nun oğlu Mustafa Kemal Ulusu’dur.