Doğu Akdenizin en güzel adası baharın, tüm güzellikleriyle kendini göstermeye başladı. Bu adanın varlığı, güzelliği ve gelişimi için ise KKTC meclisinin neler yaptığını sorgulamamızda yarar vardır.
Yakın siyasi tarihimize bakarak konuyu irdeleyecek olursak, 28 Temmuz 2013’te yapılan milletvekilliği seçimi ile KKTC meclisi koalisyon hükümetlerine ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Uzlaşı ve diyalog kanallarının verimli ve iyi kullanıldığı sürece koalisyon hükümetleri iyi bir performans ve fayda ile çalışabilmiştir.
Lakin, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin parti meclis kararlarını Cumhuriyet Meclisi kararından üstün görmesi yüzünden su krizi, mali protokol gibi konular siyasi gündemi gerdi ve tarafları bir hayli üzdü. Yasama ve yürütme faaliyetlerinde tümü kapsayan kararlardan ziyade, ideolojik ve kısır döngü içerisinde partizanca hareket etmesi hükümetin aktif ve verimli çalışmasını engelledi. Ömer Kalyoncu Başbakanlığındaki CTP – UBP hükümeti sırasıyla istifalarını sunarak düştü.
Siyasi kartların yasama ve yürütme faaliyetlerinde tekrardan dağıtılacağını düşündüğümüzde olası kurulacak olan KKTC hükümetinin içinde, kanımca CTP bu düşünce ve akıl yapısı ile olmayacaktır. Çünkü kavga ve gerilim üzerine kurulan ideolojik hareket tarzı Kuzey Kıbrıs siyasetinde Türkiye ile olan ilişkilere zarar vermekte ve bu etkisi de halka sorun olarak yansıtmaktadır. İdeolojik söylemlerin seçim ve propaganda zamanında kalması siyasetin geneline fayda olarak yansır.
Sivil toplu örgütlerinin görüşü genel olarak meclis yapısının sağlıksız ve değişik olasılıklar olsa da hükümetin gitmeyeceğini, sorun çözenden çok sorun yaratan bir hükümet olacağını hissettikleri için erken seçim istediğini tekrar hatırlamakta fayda vardır.
Görünen tablo bu ise, tahmini yapılacak olan bir erken seçimde meclisteki bazı partilerin sayıları ve vekillerinde değişiklikler olacak, yeni bir parti olan Halkın Partisi umut olarak görülecek ve hükümet olma şansını yakalayacaktır.
-Üst akıl ve siyasi oyunu-
Müzakere süreci, su krizi, mali protokol gibi Kuzey Kıbrıs için hayati öneme sahip konular yanlı/yanlış tartışılmakta ve çözümsüzlük bir çözüm olarak hareket ettirilmekte. Hükümetin istifası sonrası yeniden hükümet olma yolunda ilerleyen Cumhuriyetçi Türk Partisi hangi akıl ile hareket ettiğini sorgulamaya başlamak gerekir. Bu yapılanmanın eski düşüncelerini kurulacak yeni hükümette de devam ettireceği varsayımı ile ilerlersek, şu soruyu sormak yerinde olacaktır: Bu yapılanma neden hükümet olmak istemektedir?
Tahmini hükümet kurması düşünülen partilere bakıldığında, Kıbrıs’ın üst aklı halkın tüm etnik görüşlerini kapsayan değil, sol bir hükümet kurma girişiminin kulislere yansımasıdır. Bu olası kurulacak olan sol hükümet, Türkiye ile olan eş güdümlü yürütmek istemediği konularda, aynı düşünce ile tekrar hareket ederse ekonomik krizin içinden çıkılamayacak, KKTC yeni krizlere gebe bırakılacaktır. KKTC’deki diğer etnik görüşleri dikkate almayan olası sol jargonlu bir hükümet girişimi olsa olsa büyüyen Türkiye’yi engelleyen, KKTC’yi de ‘böl, parçala, yok et’ stratejisi ile krizlerle boğmaya çalışan üst aklın projesidir.
KKTC’nin jeo-strateijk önemi doğrultusunda Türkiye ile karşıt bir politikada dizayn etmek isteyen üst akıl, Kuzey Kıbrıs siyasetinde etkili olmaya çalışsa da bin yıllık geçmişi olan Türkiye, Yavru vatanına yapılan bu operasyonu da bozacağından kimsenin şüphesi olmasın. Kazanan tekrardan Devlet Aklı ve millet menfaati olacaktır.