Merhaba Aydın. 2017 yılının üçüncü ayı Mart ile birlikte inAydın dergimizin yeni sayısıyla siz değerli okuyucularımızın karşısındayım. Şubat ayını umarım istediğiniz gibi güzel, olumlu, sağlıklı ve mutlu geçirmişsinizdir. Mart ayı ile güzel Aydın’ımızda baharın geldiğini yeşeren ovaları, çiçek açan doğası ve ısıtmaya başlayan güneşiyle hissederiz. Bu güzelliklerin her biri güne uyandığınızdan gün bitimine kadar yaşamınıza enerji, canlılık, neşe ve huzur versin.
Başlığımız Arafta kalmak! Nedir araf? Nedir arafta kalmak? Türk Dil Kurumu’na göre Araf; “İslam inancına göre cennet ile cehennem arasında bir yer” olarak tanımlanmıştır. Arafın üzerine çok şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiştir. Dönem dönem yazılıp bestelenen bu şiirler, yazılar ve anılar, insanlığın tüm evrende zaman zaman arafta kaldığının göstergesi olsa gerek. Diğer kaynaklara göre de araf; “Cennet ile cehennem arasındaki kum tepesi” olarak tanımlanır. Bu tanımlamalardan anlaşıldığınca kumda kalan kişiyi bir güç veya bir düşünce bir tarafa iterek arafta kalmaktan kurtarmaktadır. Bir nevi arada kalma durumunu seçememek manasında yorumlayabiliriz. İnsan her an arafta kalabilmektedir. Mesela bir alışveriş sırasında tercih ettiği bir ürün için bile başka bir ürünle düşüncede arafta kalmıştır. TV kanallarında izlemek istediği program ve film için bile arafta kalmıştır insan. Bu düşünce ve tanımlar üzerine siz de kendi araflarınızı boş bir kâğıda yazınız. Zihninizi yoran, özünde basit ama arada kalmışlık duygusuyla zor olan seçeneklerinizi hissiyattan arınmış, mantık ve akıl süzgecinden geçirerek düşününüz. Arafta kalmışlık duygusundan kurtulmanın yolu arafta kalmaya iten iç duygu ve duygusallığınızın olduğunu görüp mantık üzerine yola devam etmekten başlar.
Düşünce dünyası akılı ikiye ayırmıştır. Bunlar ‘Doğu aklı’ ve ‘Batı aklı’ olarak tanımlanır. Batı aklı için mantık üzerine kurulan akıl derler. Temelinde analitik düşünce tarzı yatar. Doğu aklı için ise duygusal akıl derler. Duygu ve hislerin karar almayı etkilediği akla derler.
Batı: Analitik düşünür, neden-sonuç ve bireysel kazanım üzerinedir.
Doğu: Duygusal zekâ ağır basar, toplumsal değerlerin üzerine karar alır.
Siz de arafta kalmaktan kurtulmak için Doğu veya Batı aklına sahip olduğunuzu çözerek arafta kalmanın ilk aşamasını aşmış olursunuz.
Arafta kalmaktan kurtulmanın bir diğer yolu ise yaşamınızda almak istediğiniz veya yapmak istediğiniz şeyin, her ne olursa olsun, onun ilk önce amaç veya araç olduğunu belirlemektedir. Araç ve amaçlarınızın yer değiştirdiğini görürseniz arafta kaldığınızı hissedesiniz.
Yine aynı şekilde beyaz bir kâğıda iktisatta olduğu gibi T cetvelini çiziniz. Bir tarafa amaç, diğer tarafa da araçlarınızı yazınız. Sadece arada kalmadan hayatı yaşamaya devam ediniz.
Arafta kalan Aydın ili
Şimdi demişsinizdir, Aydın ili nasıl arafta kalmaktan kurtulacak? Onun adına kim beyaz kâğıda araftan kurtulmanın metotlarını yazarak Aydın’ı arafta kalmaktan kurtarsın? Aydın neyin arafın da kalmıştır ki? Denizli ile İzmir’in mi? Doğu ile Batı’nın mı? Kabil ile Habil’in mi? Yoksa varlık ile yokluğun mu? Neyin arasında kalmıştır? Yaşadığımız mahalleden, semtimizden, hastanemizden, okulumuzdan, sosyal yaşamımızdan ve bunun gibi nelerden memnun değilsek Aydın onların arafında kalmıştır. Toprağı verimli, ovasından bal, dağlarından yağ akan güzel bir şehir, sakin siyasi coğrafyada bulunan, nasıl olur da arafta kalır değil mi?
Aydın’da var olan havaalanı İzmir ve Denizli’ye yakınlığından dolayı yurt içi uçuşlara açılmadan sadece eğitim uçuşları ile hizmet vermektedir. ASTİM sanayi tesisleri neden sayıca az olup bir Manisa kadar olamamıştır? O da mı Denizli ile İzmir arasında kalmışlıktan büyümemiştir? Adnan Menderes Üniversitesi niçin bir Pamukkale Üniversitesi ya da İzmir’de olan bir üniversite gibi olamamıştır? Yüksek eğitim niçin arada kalmıştır? Yöneticilerin eğitim yerine ailesine iş, güç, kadro açma sevdası yüzünden midir?
Bireysel arafta kalmayı düşünürken, üst seviyelerdeki arafta kalmalar aklımıza gelir. Yaşamımızın olmazsa olmazı olan ceplerimizdeki akıllı telefonlardan Aydın’ı arafta kalmaktan kurtaracak seçilmiş olan siyasilerin, sivil toplum yöneticilerin ve atanmış kişilerin sosyal medya hesaplarını açık kaynak kullanarak tarayalım. “Biz” ile “Ben” arasında arafta kalmışlıklarını beğenerek ve yorum yaparak izleyelim ki daha da fazla arafta kalmaya devam etsinler.
Sonra sırtımızı koltuğa yaslayalım ve İzmir ile Denizli arasında kalmamız olmasa diyelim…
Arafta kalmış Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Siyasi coğrafyamızın ana konularından bir tanesi de Kıbrıs sorunudur. Daha önceki yazılarımda bu sürecin tüm Türk vatandaşlarının yakından ilgilenmesi gereken bir süreç olduğunu belirtmiştim. Cenevre görüşmeleri ardından Kıbrıs adasına taşınan görüşmeler Birleşmiş Milletler himayesinde ara bölgede BM evinde devam etmektedir. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın taviz ve çözüm politikaları ışığında süren müzakereler Güney Kıbrıs Rum meclisinde alınan “Enosis”in okullarda kutlanma kararı ile sekteye uğramış, iki komşu lider sosyal medya hesapları üzerinden birbirlerine çatmışlar ve süreç durma evresine gelmiştir. Diplomasi ile çözülür ya da kadife bir ayrılıkla süreç sonlanır, KKTC yoluna bakar.
Peki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti neyin arafında kalmıştır, hangi seçeneklerin arasındadır? Avrupa Birliğine girmiş Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile adayı bölüşüp bölüşmemekte mi, tanınma ve tanınmama arasında mı kalmıştır? Yoksa Haç ile Hilalin gölgesi arasında mıdır? Kısacası Kıbrıs adası da arafta kalmıştır. Garantör ülke Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ın aklı selim devlet adamları sayesinde KKTC arafta kalmaktan Devlet Aklıyla kurtulur…
16 Nisan 2017
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin siyasi etkisi altındaki coğrafya, yeryüzünün en güzel, en kutsal ve en değerli topraklarıdır. Ülkemiz Doğu ile Batı arasında bir köprü ve boğazdır. Bir nevi doğal araftadır. Yüzyıllardır siyasi coğrafyada huzur ve barışı sağlamış kutsal ve büyük Türk devletleri bu arafta kalmayı medeniyetlerin birbirini hoşgörü, sevgi ve barış içinde yaşayabilmesi adına kullanmıştır. Nitekim bu güzel coğrafyanın zorlukları ve kendini kötülüğe adamış iblisler sayesinde düşmanları da vardır. Bu şer ve kötülüğe odaklılar 15 Temmuz 2016’da konvansiyonel saldırı ile ülkemizin birliğine ve dirliğine kast etmiş, milletimiz FETÖ örgütünün darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştır. Necip milletimiz ve Devletimizin iradesi sayesinde bu hain saldırı önlenmiş milletimiz birbirine aşk ile bağlanarak yaralarımız sarılmıştır. Sonrasında bağımsız mahkemeler ve emniyet güçlerimiz kendini şeytana adamış FETÖ örgütü üyelerine gerektiği gibi mücadeleye başlamıştır. Siyaset kurumu da görevinin başında icra faaliyetlerine devam etmektedir. Bu bağlamda Cumhuriyet değerlerimiz korunarak partili Cumhurbaşkanlığı sürecine geçebilmek için anayasa düzenlemesi yapılmış ve 16 Nisan’da halk oylamasına gidilecektir.
Bu süreçte halkımız bireysel yaşamlarını etkileyeceği gibi ülke kaderini de doğrudan etkileyecek bir konuda arafta kalmıştır. Burada milletimiz özgür iradesiyle ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ oyu ile demokrasi görevini yerine getirecektir. Burada arafta kalmamak için devletin baki bireyin fani olduğunu düşünerek gerekli düzenlemenin devlet için gerektiği ve Gazi Meclis’in ve değerlerimizin yıkılmak istediği 15 Temmuz’u unutmadan birlik ve beraberlik içerisinde oyunu kullanmalı ve devletine ve milletine sahip çıkmalıdır.
Kitap:
Geçtiğimiz Ocak ve Şubat ayında okumanız için George Orwell’in “Hayvan Çiftliği” ve “1984” isimli eserini okumanızı tavsiye etmiştim. İki eser de birbiri ile bağlı ve birini tamamlayan günümüzde bile güncelliğini koruyan eserlerdir. Bu ayki okumanız için tavsiyemde Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Ebedi Başkumandanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Nutuk” isimli eserini okumanızı tavsiye ediyorum.