Tarihsel Arka Plan
Güney Kıbrıs’ın NATO ile ilişkileri tarihsel olarak karmaşık bir seyir halindedir. Dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’un 1961’de Bağlantısızlar Hareketi’ne katılması ve Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler kurması, Kıbrıs’ın Batı dünyasıyla entegrasyonunu sınırlandırmıştır. Bu dönemden itibaren Kıbrıs Elen siyaseti, NATO’ya mesafeli yaklaşmış, hatta “Kızıl Papaz” lakabıyla bilinen Makarios’un liderliği bu politikayı sembolize etmiştir. 19 Ağustos 1974 tarihinde dönemin ABD Büyükelçisi Rodger Paul Davies’in Lefkoşa’da Kıbrıslı Elen göstericiler tarafından öldürülmesiyle Kıbrıs Elen toplumuyla ABD ve NATO ilişkileri soğuk bir zeminde ilerlemiştir.
1974 Sonrası Yeni Dinamikler
1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı ve adanın ikiye bölünmesi, Kıbrıs Elen liderliğini Batı ve Doğu arasında çok yönlü bir dış politika izlemeye sevk etmiştir. Güney Kıbrıs, Batı’dan tamamen kopmamakla birlikte Sovyetler Birliği (daha sonra Rusya) ve Arap dünyasıyla da ilişkilerini güçlendirmiştir. Bu süreçte:
- 1980’ler ve 1990’lar: Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyelik sürecini önceliklendirdiği ve NATO’dan bağımsız bir güvenlik politikası geliştirmeye çalıştığı yıllar olmuştur.
- 2004 Avrupa Birliği Üyeliği: Kıbrıs’ın AB’ye katılımıyla Batı dünyasına entegrasyonu hızlanmış ancak NATO üyeliği konusu gündemde kalmaya devam etmiştir.
Günümüz: ABD ve NATO’ya Yönelim
Son yıllarda Güney Kıbrıs, dış politikasını Batı merkezli bir çizgide yoğunlaştırmıştır.
- ABD ile İlişkiler: Güney Kıbrıs, ABD ile savunma ve askeri iş birliğini güçlendirmiş, bu bağlamda Amerikan askeri fonlarından yararlanmayı hedeflemiştir. ABD’nin Güney Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosunu kaldırması Güney Kıbrıs ve Atlantik bağının güçlendiğini görülmektedir.
- NATO Üyeliği Tartışmaları: Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, NATO üyeliğinin kısa vadede mümkün görünmediğini ifade ederken, bu hedefin ABD desteğiyle ilerleyebileceğini vurgulamaktadır. Ancak NATO üyeliği, Türkiye’nin olası vetosu nedeniyle hala uzak bir ihtimaldir.
Siyasi Partilerin Yaklaşımları
Güney Kıbrıs’ta NATO’ya yönelik tutumlar, siyasi partiler arasında farklılık göstermektedir:
- DİSİ (Demokratik Seferberlik Partisi): Pro-Atlantik ve NATO üyeliğine sıcak bakan bir çizgide.
- AKEL (Emekçi Halkın İlerici Partisi): NATO karşıtı ve ABD ile derin askeri iş birliğine muhalif bir tutum sergiliyor.
- DİKO ve Diğer Partiler: Daha pragmatik bir yaklaşım benimseyerek önceliği Kıbrıs sorununun çözümüne veriyorlar.
Atlantik Diyaloğunun Riskleri ve Olası Sonuçlar
- Doğu Akdeniz’de Güç Dengeleri: İsrail ve Mısır gibi bölgesel aktörlerle yakınlaşan Güney Kıbrıs, aynı zamanda İran ve Filistin yanlısı gruplar için hedef haline gelebilir.
- Türkiye ile Gerilim: ABD ve NATO ile iş birliği, Türkiye ile olan mevcut sorunları daha da derinleştirebilir.
- Stratejik Öncelikler: Güney Kıbrıs, Batı dünyası ile ilişkilerini geliştirirken, bölgedeki istikrarsızlık ve uluslararası sistemdeki değişimlerin etkilerine karşı savunmasız kalabilir.
Realist Perspektif: Güç Dengesi ve Ulusal Çıkarlar
- ABD ve NATO: ABD’nin Güney Kıbrıs’ı NATO üyeliği sürecine dahil etme eğilimi, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının güvenliği ve Rusya’nın etkisini sınırlandırma amacını taşır. Güney Kıbrıs’ın Batı ile yakınlaşması, ABD’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarına hizmet etmektedir.
- Rusya: Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliği, Rusya’nın bölgedeki etkisini zayıflatabilir. Ancak, Rusya’nın Güney Kıbrıs ile geçmişteki güçlü ekonomik ve diplomatik bağları, bu süreçte Moskova’nın Güney Kıbrıs üzerinde baskı oluşturmasına neden olabilir.
- Türkiye: Türkiye’nin NATO içindeki veto hakkı, Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliğinin en büyük engelidir. Türkiye, Güney Kıbrıs’ın NATO’ya katılmasını Kıbrıs meselesindeki stratejik konumunu zayıflatıcı bir gelişme olarak görmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji çıkarları ve askeri varlığı, Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliği karşısında sert bir pozisyon almasına yol açmaktadır.
Genel Değerlendirme
Güney Kıbrıs, Batı ile Doğu arasında jeopolitik bir köprü olmaktan çıkarak, Atlantik kampında yer alma çabasına girmiştir. Ancak bu süreç hem iç siyasi dinamikler hem de uluslararası arenada karşı karşıya kalınan zorluklar nedeniyle zorlu bir yolculuğu temsil etmektedir. NATO’ya üyelik hedefi, kısa vadede olası görünmese de ABD ile artan iş birliği, ABD’nin eğit-donat faaliyetlerini Rum Milli Muhafız Ordusu üzerinde yürütmesi, Güney Kıbrıs’ın dış politikasında köklü bir değişimine işaret etmektedir. Atlantik bağını güçlendiren Güney Kıbrıs’ın Rus sermayesini kaybetmesi ve Rus yatırımcıların güneyden ayrılması, ekonomik sıkıntı ve Rusya tehdidini arttıracağından Güney Kıbrıs mekik diplomasiyle jeopolitik konumunu kullanarak denge siyasi gütmektedir.