İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

328- Ege Yunan gölü değil 28.04.2022

Geçtiğimiz hafta “Yunanistan Talepleri – EGEAYDAAK Sorunu” başlık yazımı kalem almıştım. Ege sorunu diye uluslararası kamuoyunda işlenen konunun özünde, Yunanistan’ın şımarık istekleri olduğuna değinmiştim. Sorun diyebileceğimiz konunun da Ege denizindeki silahsız olması gereken adaların Yunan askeri unsurları tarafından silahlanması ve hakkı olmadığı halde Yunanistan’ın 12 mil ısrarının sorun olduğunu ifade etmiştim.

***

Yunanistan’ın mevcut iktidardaki siyasi iradesi ve ideologları büyük Yunanistan hayali ve Ege’nin Yunan gölü olarak gördükleri mesnetsiz tezlerini işlesin dursunlar. Yunan siyaset kurumunda da günümüz şart ve koşullarını okuyan, gerçekleri gören önemli kimlikler vardır. Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Venizelos bu aklı selim düşünen kişilerden biridir. Eski Bakan Venizelos katıldığı Ekonomik Posta Forumu’nda Türk – Yunan ilişkilerini değerlendirmesinde Türkiye ile Yunanistan arasındaki deniz yetki alanları anlaşmazlığının uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunmuştur. Konuşmasının devamında Venizelos “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bir yeri var. Denize kıyısı olan bir ülke. Tabii ki Yunanistan, Kıbrıs, İsrail, Lübnan ve Mısır da vardır. Ege de bir Yunan gölü değildir, Türkiye de vardır.” demiştir. Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Venizelos’un da dediği gibi Ege denizi bir Yunan gölü değildir. Uluslararası hukuk ve Türkiye’nin haklı tezleri ortadadır. Yunanistan Ege denizi ve Doğu Akdeniz’in enerji yatakları ve stratejik kazanımlarından günümüzde menfaat elde etmek istiyorsa, Türkiye’yle ilişkisini duygusal bağ yerine hukuk temelli bir yapı haline getirmelidir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve KKTC

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilanından günümüze kadar yasama, yürütme ve yargı erkler ayrılığı marifetiyle parlamenter sistemle yönetilmektedir. Cumhuriyet Meclisi, bağımsız mahkemeleri ve Kıbrıs Türk halkının oyuyla seçilen ve kurulan hükümetler Kıbrıs Türk halkının ihtiyaçlarına göre çalışmakta, günümüz koşullarına göre KKTC’yi siyasi sistemin içinde tutmaktadırlar. Endüstri 4.0’ın ve WEB3 teknolojisinin yaşama geçtiği günümüzde siyaset kurumu ve sistemler de çağa uygun olarak revize edilmelidir. KKTC, Doğu Akdeniz’deki jeopolitik konumu, enerji yataklarına sahip olması ve Orta Doğu enerjisinin Avrupa’ya naklinde hayati önemdedir. KKTC’nin ilanı sonrası günümüze kadar gelen süreçteki Cumhuriyet Meclisi’nde beden bulan hükümetlerin görev süreleri, istikrarları ve Başbakan – Cumhurbaşkanı ilişkileri gözönüne alındığında Kuzey Kıbrıs siyaset kurumu da köklü bir değişim ve revizyona ihtiyaç duymaktadır. Yargı sisteminin bağımsızlığı ve Cumhuriyet Meclisi’nin kanun yapıcıdaki rolünün korunduğu, “Çift başlılığın önüne geçmek için Kuzey Kıbrıs siyaset kurumu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini tartışmaya açmalıdır.” fikri tartışmanın sürdüğü bir süreçte Kıbrıs Türk siyaset kurumunun tüm aktörlerinin desteğiyle devlet mahallesi adı altında Cumhurbaşkanlığı hizmet binası ve Cumhuriyet Meclisi yerleşkesi KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik konumuna uygun bir şekilde inşa edilmelidir. Günümüz siyaset kurumları çağı okuyan ve yöneten hale getirilmezlerse çağın gerisinde kalmaya, kısır kavgalarda yer edinmeye mahkumdur. Bunun için de ufuk ötesi bir bakışla KKTC siyaset kurumu revize edilerek gelecek ‘Kıbrıs Türk Devleti’ hazırlanmalıdır.