Ege Denizi veyahut diğer adıyla Adalar Denizi, Türkiye için olmazsa olmaz hayati önemdeki ‘mavi vatan’ tanımlamamızın önemli bir bölgesidir. Ege Denizi, Karadeniz ile Akdeniz arasında İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından sonra önemli bir deniz ulaşım yoludur. Ege Denizi Marmara ticaret bölgesinin deniz taşımacılığı marifetiyle farklı rotalara çıkışının ilk yoludur. Türkiye dış ticaretinin yaklaşık %90’ı deniz yolu ile yapılmaktadır. Ege denizi, Ege, Marmara ve Karadeniz limanlarına yönelik deniz ticaretinin yaklaşık %75’inin geçtiği bir denizdir.
***
Ege denizinin ticari önemine ilave olarak, Rusya – Ukrayna savaşı sonrası Türkiye’nin milli güvenliği için de hayati önemdeki bir denizdir. Rus – Ukrayna savaşı sonrası gündeme gelen bir diğer önemli konu da petrol ve doğal gaz türevi enerjinin, yataklarından Avrupa’ya nakli ve güvenliğidir. Yukarıdaki özet haliyle mavi vatanımız olan Ege Denizi ticari, siyasi ve milli güvenliğimiz için hayati önemdedir. Bu vesileyle Ege Denizi Türk – Yunan ilişkileri açısından gerginliğin artığı bir alandır. Yunanistan’ın Ege denizindeki gerginliği arttırıcı başlıca eylemleri şunlardır:
- 1936 yılında karasularını 6 mile çıkarması,
- 1952 yılında belirlenen Uçuş Malumat Bölgesi (FIR)’ni egemenlik alanı gibi kullanma girişimleri,
- 1960’lardan sonra Ege’de Gayri Askerî Statüdeki Adalar’ı silahlandırması,
- 1973 ve 1987 yıllarında gündeme getirdiği ve Türkiye’nin çıkarlarını hiçe sayan kıta sahanlığı sorunu,
- 1987 yılında IMO’ya deklere ettiği arama-kurtarma sahasını FIR ile kesiştirme isteği, Ege’deki başlıca sorun alanlarını oluşturmaktadır.
Kardak Kayalıklarının hâkimiyet tartışmaları ile başlayan “Egemenliği Uluslararası Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada/Adacık/Kayalıklar” (EGEAYDAAK) sorunu da 1996 yılında gündeme gelmiştir.
***
Türkiye, Ege Denizinde Lozan Antlaşması sonrasındaki pozisyonunu korumak için mücadele vermelidir. Yunanistan ve siyasi figürleriyse Büyük Yunanistan hayali için Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de planlar yapmaktadırlar. 2019 yılında Yunan Başbakanı ve Savunma Bakanı tarafından Güney Kıbrıs’ın sözde bağımsızlık günü törenlerinde “Trakya’dan Kıbrıs’a kadar tüm bölgenin tek bölge olarak kabul edildiği” söylenmiştir. Eski Başbakan Karamalis de “Yunanistan’ın Meriç’ten Ege’ye ve Kıbrıs’a uzanan çok boyutlu tehditlerle karşı karşıya kaldığını” ifade etmiştir. Yunanistan siyaset kurumu söylem birliğiyle kamuoyunda Doğu Akdeniz’i Kıbrıs’ı Ege ve Trakya’yı bir bütün olarak işlemektedir. Bu söylem sözüm ona büyük Yunanistan hayalini desteklemektedir.
***
Yunan siyaset kurumunun yaptığı tüm eylemler, siyasi söylemden öteye gitmemesi gereken hukuki dayanağı olmayan Yunanistan’ın küstah talepleridir. Sorun olarak görmemiz gereken ana konu da “egemenliği devredilmemiş adalar” ile “Yunanistan’ın karasularının genişletilmesi hamleleri” ve “Yunanistan’ın silahsız olması gereken adaları silahlandırması” faaliyetleri olmalıdır. Türkiye, devlet aklı kısaca EGEAYDAAK olarak tanımlanan ada ve adacıkların konusunu netleştirmelidir. Ege denizinin önemi tarihte olduğu gibi günümüzde de artarak devam etmektedir. Dört bir tarafımızda kaos ve savaşın olduğu coğrafyanın mavi vatanı denizlerimiz milli güvenliğimiz ve milli ekonomimiz için hayati önemdedir.