İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

290-Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 05.08.2021

Yangınlar, doğal afetler, mülteci sorunu ve güncel dış politik konular Türkiye ve Kıbrıs siyasi coğrafyasının ana gündem maddeleridir. İç ve dış politikanın belirlenmesi bu başlıkların durumuyla yakından ilgilidir. Türk siyaset kurumu tarihsel bağ ve sorumlulukları, güncel milli güvenlik siyaseti ve millet ve devletinin çıkarlarını göz önüne alarak Doğu Akdeniz, Ege, Balkanlar ve Kafkasya siyasetini devlet politikası haline getirerek coğrafyada devamlılığını sürdürmektedir. Bu bakış ve siyasetle Türkiye siyaset kurumu liderlerinden Sayın Devlet Bahçeli’nin Türkgün gazetesine verdiği mülakatta Doğu Akdeniz’in mihenk taşı Kıbrıs ve müzakere süreci için “Müzakereler çuvalladı. Herkes kendi yolunu tercih etti. Biz Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni destekliyoruz. Akıncı benim muhatabım değil. Onun seviyesine inemem. Onun dengi ve eşiti Rumlardır. Çarpıtmasın, AKEL mensubu mu, değil mi? EOKA militanı mı, değil mi? Onu söylesin.” şeklinde konuşmuştur. Burada en çarpıcı mesaj “Biz Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni destekliyoruz.”dur; çünkü geçmişten günümüze Kıbrıs Türkü ve Kıbrıs Sorunu adına çözüm ‘federasyon modeli’ üzerine yürütülen müzakerelerde arandı. Bu sebeple de Kıbrıs adasındaki iki siyasi teşekkül olan Kıbrıs Türklerinin devlet iradesine ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’, Kıbrıs Rumlarının devlet teşekkülüneyse ‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ olarak isimlendiriliyordu. Siyasi iradeler Kıbrıs adasındaki konumları itibariyle ‘Kuzey ve Güney’ ifadeleriyle adlandırılmıştı. Çözüm adına yürütülen müzakerelerde masadan kaçan taraf Kıbrıs Rumları olmuştur. Mustafa Akıncı müzakere döneminde bile çözümden kaçan Rum siyaset kurumu olmuştur. Hal böyle olunca çözüm kavramı federasyon modelli müzakerelerde aranmayacağına göre Kıbrıs Türklerinin devlet iradesi Sayın Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olarak anılmalı ve dışişlerinde kullanılmaya başlanması yeni dönem Kıbrıs Türklerinin tanınırlığı için çok önemli olacaktır. Avrupa Birliği siyasi batağı ve çıkmazlarına dahil olmayan, Avrupa ekonomik sistemine de dahil olmayan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Doğu Akdeniz ve Ortadoğu siyaset kurumunda yer almak isteyen devletlerin tercih edip tanıyacağı önemli bir pozisyondadır. Dünden bugüne tanınmamanın verdiği siyasi temizlik, yeni dönemde tanınırlık için bir avantaj olacaktır.

The Guardian

Avrupa Birliği bölgesel ve küresel sorunlara ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ mantığıyla yaklaşmaktadır. Coğrafyanın insanlık sorunu haline gelmiş mülteci krizine sınırlarını ve gözlerini kapayarak sözüm ona çözüm bulmuştur. Kıbrıs sorununa yaklaşımı ve coğrafyadaki önemli siyasi krizlere de bu yaklaşımla bakmaktadır. İngiltere merkezli yayın kuruluşu ‘The Guardian’ Avrupa Birliği’nin mülteci sorununa yaklaşımını “Avrupa, ahlaki pusulasını kaybetti. Geri göndermeler BM’nin 1951 sözleşmesine aykırı.” demiştir. The Guardian makalesinde bu yıl şimdiye kadar, bine yakın göçmenin Akdeniz’i geçmeye çalışırken öldüğünü ve bu rakamın 2020’nin aynı dönemindeki ölüm oranının dört katından daha fazla olduğunu yazmıştır. Bu ölümlerin sebebini de Avrupa Birliği’nin sınır güvenliğinin “Trump dönemi duvarlarını hatırlatıyor.” betimlemesiyle ifade etmiştir. Çağımızda insanlık meselesi haline gelen göç ve göçmenliğe karşı ölümcül olacak kadar katı politikalar üreten Avrupa’dan Kıbrıs ve Doğu Akdeniz siyaseti için mantıklı bir politika beklemek beyhudedir. Bu sebeple de Türk siyaset yapıcıları millet ve devlet menfaati doğrultusunda coğrafyadaki politikalarını belirlemelidirler.