Siyaset kurumu denge ve düzen üzerine kurulmuştur. Dönemsel olarak dengeler, yetkiler ve sorumluluklar karışsa da bu düzen günün sonunda rayına girer. Devlet sistemi de öyledir, biraz geç işlese de görev ve sorumluluklar bellidir. Ersin Tatar hükümeti kurulması sonrası Kuzey Kıbrıs siyaset kurumuna yeni hikâye diyebileceğimiz ‘kapalı Maraş’ örneğinde olduğu gibi argümanlar atılmıştır. Kamuoyunda heyecan yaratan bu söylemler sonrası siyaset kurumunu ve gündemi belirleyen Ersin Tatar hükümeti olduğu kanısı ortaya çıkmıştır. Bu düşüncenin hemen akabine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı yaptığı bir basın toplantısında ‘Cumhurbaşkanlığı makamı bostan korkuluğu değil’ şeklindeki sitemini paylaşmıştı. Tabi Cumhurbaşkanlığı makamı korkuluk olacak bir mevki değildir. KKTC’nin en üst makamı yasama ve yürütmenin üstünde bir konumdadır. Siyasi ihtiras veyahut heyecanlı siyasetçiler de olsa Cumhurbaşkanlığı makamı her zaman el ve baş üstünde tutulmalıdır. Geçtiğimiz hafta sonu Cumhurbaşkanı Akıncı ana gündem konumuz olan hidrokarbon yatakları için Rum lidere yeni hidrokarbon önerisi sunmuştur. Bu öneri garantör ülkemiz Türkiye’nin dışişleri makamlarınca hemen destek görmüş ve gündemde ana argüman olarak yerini almıştır. Cumhurbaşkanı Akıncı BM Özel Temsilciliği aracılığıyla bu teklifi yapmıştır. Sayın Akıncı’nın ilk günden itibaren sloganı haline gelen ‘çözüm sonrası ortak zenginliğimizdir’ dediği hidrokarbon yatakları konusunu bu girişimiyle slogan olmaktan öteye içi dolu bir öneri haline getirmiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı kavga kaos ve siyasi hesaplardan ziyade büyük fotoğrafta Kıbrıs Türkü’nün hak ve menfaatini savunan ana kurumdur. Akıncı’nın bu yaklaşımı olumlu, şahsına ve makamına yakışan bir yaklaşımdır. Rum liderliği bu uzatılan zeytin dalı ve çözüm önerisine beklendiği gibi olumsuz bir cevap vermiştir. Fakat Rum siyaset kurumu garantör ülkemiz Türkiye ve KKTC siyaset kurumunun hidrokarbon çalışmaları üzerine olan düşüncesindeki istikrar ve kararlılığı iyi düşünüp sonuçlarını iyi analiz etmelidir.
15 Temmuz
Yüzyılın ihanet ve terör şebekesi FETÖ’nün millet ve devletimizin huzur ve düzenine kast ettiği hain gecedeki şehit ve gazi olan kahramanlarımızı andığımız 15 Temmuz’u hep birlikte kutladık. Hafızalardan çıkmaması gereken ihanet ve terör ağının Cumhuriyet tarihindeki en büyük proje ve planıdır 15 Temmuz. Cumhuriyet Türkiye’si ve Kıbrıs Türkleri bu hain örgüte karşı ‘şüphe varsa şüphe yoktur, güven iyidir güvenmemek daha iyidir’ mantığıyla bakmalıdır.
***
15 Temmuz ve arkasındaki tezgâhın büyüklüğünü dile getirmek için Prof Dr Hasan Ünal sosyal medya hesabı Twitter’da bir soruyla konuyu irdelemiştir. Pof Dr Ünal, “15 Temmuz büyük tezgahtı. Başarılı olsaydı Suriye üçe bölünmüş, Kuzey Irak bağımsız olmuş ve Kuzey Suriye koridoru tamamlanmış olacaktı. Büyük Kürdistan’a büyükçe bir parça da Türkiye’den dahil olurdu. Öyle bir Türkiye sizce Doğu Akdeniz’de sondaj yapıyor olur muydu şimdilerde?” demiştir. Sayın Ünal’ın sorusu ve anahtar kelimeleri iyi okunmalı, 15 Temmuz sıradan bir terör saldırısı haline getirilmeden siyaset kurumu ve politika yapıcılar oyunda devlet aklıyla yer almalıdır.