Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı dönemindeki Kıbrıs müzakereleri 15 Mayıs 2015’te başlamıştı. Geçtiğimiz pazar günü Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs için atadığı geçici özel danışmanı Jane Holl Lute ile yapılan görüşmeye kadar, Rum müzakere heyetiyle Türk müzakere heyeti farklı ülkelerde farklı isimlerle anılan birçok önemli görüşmeler yapmışlardır. Kıbrıs siyasi tarihi açısından Akıncı dönemi müzakereleri çok önemli bir yere sahiptir. Testere ağzı gibi inişli çıkışlı, ha oldu ha olacakla geçen bir süreçtir. Elde edilen kazanımlar da vardır, teslim edilen haritalar da. İsviçre’nin Mont Pelerin kasabasında yapılan görüşmeden, New York’ta Nami’nin siyah tişörtüyle katıldığı ve basına ‘çok önemli işler oluyor’ diye servis edilen görüşme ve müzakere süreçleri de vardır.
Bu bağlamda gelinen nokta neresidir?
Lute sonrası açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Burcu, Rum yönetiminin ipe un serdiğini, dönüşümlü başkanlık değil de sabit başkan, dönüşümlü başbakanlık gibi fikirleri ortaya sürdüğünü ve bu fikirlerin soruna ve müzakerelere katkı sunmayacağını dile getirmiştir. Kıbrıs Türk müzakere heyeti ve Cumhurbaşkanı Akıncı’nın 30 Haziran’da Guterres’in sunduğu çerçeve metninde olduklarını söylemiştir. Sözcü Burcu olmazsa olmaz diyerek Rum yönetiminin ‘geçmiş mutabakatlara saygı, 11 Şubat 2014 ortak açıklama belgesindeki ilkelere saygı ve Crans Montana’da BM Genel Sekreteri Antonio Guteerres’in sunduğu 30 Haziran çerçevesini sulandırmadan aynen kabul etmek’ olarak 3 şartını sıralamıştır.
Özersay’da tepki
KKTC Dış İşleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Sayın Kudret Özersay da Rum lider Anastasiadis ve Lute görüşmesi sonrası Rum basınında yer alan haberler için “Özetle devlet başkanı her hal ve şartta bir Kıbrıslı Rum. Anlaşılan bunu “yeni fikir” olarak müzakerelerin devamını tercih eden konformistlere yutturmaya çalışacak. Statükonun devamını sağlayacak türden bir müzakere için bayat “yeni fikirler” kabak tadı veriyor.” şeklinde bir açıklama yapmıştır. Sayın Özersay’ın yaptığı açıklama ve tepkisi; Rum yönetiminin masadan kaçmak istemesine ve masada onları bekleyen müzakere heyetine bir cevaptır.
Ergun Olgun
Cumhurbaşkanlığı eski Müsteşarı ve eski görüşmeci Ergün Olgun da katıldığı bir panelde Kıbrıs meselesi ile Doğu Akdeniz’in jeopolitik ve jeostratejik koşullarında ciddi değişim yaşandığını söylemiştir. Bu değişimlere sebeple de Sayın Olgun federasyon modelli çözüm yerine ‘Konfederasyon, kadife ayrılık, Tayvan modeli, Kosova modeli, Monako modeli’ gibi alternatiflerin de olabileceğini söylemiştir. Aklın yolu birdir. Hem Sayın Özersay’ın tepkisi hem de Sayın Olgun’un görüşleri proaktif bir bakışla Kıbrıs sorununu yorumlamaktır.
Bu bakışla Efesli Heralitos’un “Değişmeyen tek şey değişimdir” sözü akıllarda yer etmelidir. Rum müzakereciler ve liderliği değişen siyasi coğrafyada sorunu çözüyormuş/görüşüyormuş edasıyla Rum siyasetini sürdürmektedirler. Yaptıkları şaşılacak bir iş de değildir. Fakat burada şu soruyu sormak gerekir: “30 Haziran’dan itibaren aynı yerde beklediklerini ifade eden KKTC müzakere heyeti, hangi paradigmalar ve okuma ile beklemektedirler?” 30 Haziran sonrası siyasi tarihte yerini almış çok sayıda önemli konu vuku bulmuştur. İsrail ve ABD arası orta oyunu, İngiltere’nin Brexit süreci, Yeni Zelanda terör saldırısı, Suriye iç savaşı ve Rusya’nın pozisyonu, Anavatan Türkiye ile ABD Rusya arası süren S400 – F35 gibi stratejik alımların konusu gündemdir. Cumhurbaşkanı Akıncı ve müzakere heyeti fotoğrafı iyi okumalıdırlar. Değişim ve dönüşüm olmazsa zaman her şeyi tarihe iter.