Avrupa toplumu, gelişmiş medeni ve çağdaş yönetimle yönetilen şehir ve ülkeler olarak hep aklımızdadır. Yaşadığımız siyasi alanda slogan niteliğinde kullandığımız ‘muasır medeniyet seviyesine ulaşmak’taki ‘muasır devletler’ Batı devletleridir. Batı’dan kastımız da Avrupa kıtasında yer alan başta 2. Dünya Savaşı’nın galip devletleri diyebiliriz. Onların modern yaşamlarını, süslü ve gösterişli hayatlarını, oralara gitmesek ve görmesek de bu sözde muasır toplumları televizyon aracılığıyla evlerimize girmesiyle imrenerek izliyoruz. Kıbrıs adası için de Batı ve muasır devletlerinin oluşturduğu AB (Avrupa Birliği) çözümün ve Kıbrıslı Türkün kurtuluşu olarak gösterilmektedir. Sözüm ona çözüm ve kurtuluş olarak betimlediğimiz muasır devletler ve AB gerçekten de çözüm ve kurtuluş mudur? Kamuoyundan takip ettiğimiz son günlerde ‘sarı yelek’ gösterileri olarak basında yer alan Fransa’nın başkenti Paris’te yapılan eylemler muasır ve batı devletlerinin içinde bulunduğu son durumu ve geldiği sözde gelişmişlik seviyesini gözler önüne sermektedir. Ekonomik yaptırımlar ve akaryakıt zamlarını protesto için sokağa çıkan Fransa halkı pek de Batı ve muasır olmayan bir tepkiyle devlet terörü ve polis şiddeti ile karşı karşıyadırlar. Özünde sarı yeleklilerin istedikleri ‘zamların geri alınması, ekonomik reformların gerçekleşmesi, ülkeden göçmen nüfusu ve politikasının Fransız halkının menfaati doğrultusunda revize’ edilmesidir. Fakat bir ayı geçen zamandır istekler tam manası ile yerine gelmemiş sokak eylemleri halen daha devam etmektedir.
***
Muasır devletlere örnek olacak olan Fransa’da hal böyleyken biz kendi ülkemize bakalım. 1974’te Rum teröründen kurtulmuş Kıbrıs Türkü, siyasi sınırlarını belirlemiş, demokratik ve bağımsız finans sistemini kurmuş, hukuk devletini inşa etmiş laik ve modern hukuk devletidir. Bu yapısı ile tanınma ve ambargolarla mücadele vermiş. Rum siyasetçilerin ayak oyunları ve çözümsüz müzakereleri ile uğraşan, sadece garantör ülkesi Türkiye’nin desteğini alan Doğu Akdeniz’in önemli bir devletidir. Analitik zeka ve devlet aklı ile düşünüldüğünde Kıbrıs Türkü ve siyaset yapıcıları Kıbrıs adası için çözüm olarak gördükleri muasır devletlerin siyasi birliği AB’yi tekrardan gözden geçirmelidirler. Çözüm için de AB finansal batağına dahil olmamış finans sistemi, siyasi coğrafyasının verdiği avantajlarla bölgesinde rol almalı ve ambargoları delecek Ortadoğu siyasetinde rol alacak argümanlarını devreye sokmalıdır.
***
Bu süreç ve adımları mantık ve zamanlamayı iyi belirleyerek Anavatan Türkiye ile stratejik bir akılla yapmalıdır. Bu süreçte de zamanın koşul ve yapısına uygun olarak devlet kurumlarını re-organize etmelidir. Sonuca giden ve hizmet odaklı bilişim ile yaşamı kolaylaştıran hükümet ve liderlik sitemi inşa edilmelidir. Gerekirse Anavatan Türkiye’deki gibi ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ modeli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti içinde uygulanmalı, daha hızlı karar alan sonuç odaklı çalışan bir siyasi sistemle devlet yapımız tekrardan organize edilmelidir.