İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

85- İran ve Türkiye, Haziran 2024

Türkiye, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişim noktasında stratejik bir konumda bulunmaktadır. Boğazlar (İstanbul ve Çanakkale) ve Marmara Denizi gibi önemli su yollarına ev sahipliği yapması, Türkiye’nin enerji, ticaret ve ulaşım açısından büyük bir jeopolitik öneme sahip olmasını sağlar. NATO’nun önemli bir üyesi olan Türkiye, Batı ile Doğu arasında bir köprü görevi görür. Türkiye’nin bu konumu, onu hem ekonomik hem de siyasi olarak bölgesel ve küresel aktörlerin dikkatini çeken bir ülke haline getirir.

Türkiye-İran İlişkileri

Türkiye ve İran, tarihi boyunca sık sık karşılıklı etkileşimde bulunmuş iki komşu devlettir. Bu ilişkiler, bazen rekabetçi bazen de işbirlikçi olmuştur. Her iki ülkenin de sahip olduğu jeopolitik ve stratejik öneme dayalı ilişkiler, Ortadoğu’nun genel dengeleri üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.

İran İslam Devrimi (1979)

Arka Plan ve Nedenler

İran İslam Devrimi, 1979 yılında Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin devrilmesiyle sonuçlanan geniş çaplı bir halk hareketidir. Devrimin nedenleri, sosyal, ekonomik ve siyasi faktörlerin birleşiminden kaynaklanmaktadır:

  1. Otoriter Yönetim: Şah’ın otoriter yönetim tarzı ve baskıcı politikaları, özellikle gizli polis örgütü SAVAK’ın muhaliflere yönelik uyguladığı şiddet ve baskı, halk arasında büyük bir hoşnutsuzluğa neden oldu.
  2. Batı Yanlısı Politikalar ve Modernleşme: Şah, Batı yanlısı politikalar izleyerek hızlı bir modernleşme ve sekülerleşme süreci başlattı. Bu süreç, birçok geleneksel ve dini kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Ayrıca, hızlı modernleşme ve ekonomik büyümenin meyvelerinden halkın geniş kesimleri yeterince faydalanamadı.
  3. Ekonomik Sorunlar: 1970’lerin ortalarında yaşanan ekonomik durgunluk, artan işsizlik ve yüksek enflasyon, halkın yaşam standartlarını olumsuz etkiledi. Bu da Şah’a olan desteğin azalmasına yol açtı.
  4. Sosyal Eşitsizlikler: Zengin ve fakir arasındaki uçurumun derinleşmesi, sosyal adaletsizlikler ve yolsuzluk, halkın geniş kesimlerinde hoşnutsuzluğa neden oldu.
  5. Dini Liderlerin Etkisi: Ruhullah Humeyni gibi dini liderler, Şah’ın politikalarına karşı sert eleştirilerde bulundu ve halkı direnişe çağırdı. Humeyni’nin sürgünde olmasına rağmen mesajları gizlice İran’a ulaştırıldı ve büyük bir destek buldu.

Devrimin Gelişimi

  1. Protestolar ve Ayaklanmalar: 1978 yılında Şah’a karşı protestolar ve ayaklanmalar başladı. Özellikle Tahran, Kum ve Tebriz gibi büyük şehirlerde geniş katılımlı gösteriler düzenlendi. Bu gösterilerde hem seküler hem de dini gruplar yer aldı.
  2. Kara Cuma Olayı: 8 Eylül 1978’de Tahran’da protestoculara yönelik yapılan sert müdahale, çok sayıda kişinin ölümüne yol açtı. Bu olay, halk arasında “Kara Cuma” olarak anıldı ve devrimin hızlanmasına neden oldu.
  3. Humeyni’nin Dönüşü: Ruhullah Humeyni, 1 Şubat 1979’da sürgünden İran’a döndü. Humeyni’nin dönüşü, devrimin en önemli dönüm noktalarından biri oldu ve halkın moralini yükseltti.
  4. Şah’ın Ülkeyi Terk Etmesi: 16 Ocak 1979’da Şah Muhammed Rıza Pehlevi, artan baskılara dayanamayarak ülkeyi terk etti. Bu, devrimin zaferinin kesinleştiği an olarak kabul edilir.
  5. Geçici Hükümet ve İslam Cumhuriyeti: Şah’ın ayrılmasından sonra Mehdi Bazargan başkanlığında geçici bir hükümet kuruldu. 1 Nisan 1979’da yapılan referandum sonucunda, İran İslam Cumhuriyeti resmen ilan edildi.

Sonuçlar ve Etkileri

  1. Siyasi Değişim: Devrim sonrasında İran’da teokratik bir devlet yapısı kuruldu. Ruhullah Humeyni, ülkenin dini lideri (Ayetullah) oldu ve İran İslam Cumhuriyeti’nin en yüksek otoritesi haline geldi.
  2. İç Politikalar: Devrim sonrası dönemde, Batı yanlısı ve seküler unsurlara karşı sert önlemler alındı. Birçok siyasi muhalif tutuklandı, sürgüne gönderildi veya idam edildi.
  3. Dış Politikalar: İran’ın dış politikası radikal bir değişime uğradı. ABD ile ilişkiler koparıldı ve İran-Irak Savaşı gibi önemli bölgesel çatışmalar yaşandı.
  4. Toplumsal Değişimler: İran’da İslam hukuku (Şeriat) uygulamaya kondu. Kadınların toplumsal hayattaki rolleri ve giyimleri üzerinde katı kurallar getirildi.

İran İslam Devrimi, modern tarihin en önemli siyasi ve toplumsal dönüşümlerinden biridir. Bu devrim, sadece İran’ı değil, Orta Doğu ve dünya siyasetini de derinden etkilemiştir.

İran’ın Dini Yapısı ve Nüfusu

İran, nüfusunun büyük çoğunluğu Şii Müslüman olan bir ülkedir ve Şiilik, İran’ın hem iç hem de dış politikasını şekillendiren önemli bir faktördür. İran’ın dini lideri Ayetullah, ülkenin en üst düzeydeki siyasi ve dini otoritesidir. Bu durum, İran’ın teokratik bir devlet yapısına sahip olmasına yol açar. Yaklaşık 85 milyonluk bir nüfusa sahip olan İran, Orta Doğu’nun en kalabalık ülkelerinden biridir ve genç bir nüfus yapısına sahiptir.

İran’ın Jeopolitik Önemi

İran, Hazar Denizi’nden Basra Körfezi’ne kadar uzanan geniş bir coğrafyaya sahiptir. Bu konum, İran’ı enerji kaynakları ve enerji nakil yolları açısından kritik bir ülke yapar. Dünya petrol rezervlerinin önemli bir kısmına sahip olan İran, bu açıdan küresel enerji piyasasında önemli bir rol oynar. Ayrıca, İran’ın Orta Doğu’daki etkisi, Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerdeki Şii gruplar üzerindeki etkisiyle de hissedilir.

Türkiye-İran İlişkilerinin Bölgesel Önemi

Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler, hem iki ülkenin doğrudan çıkarları hem de bölgesel dinamikler açısından önem taşır. Ortadoğu’da istikrar ve güvenliğin sağlanması, büyük ölçüde bu iki ülke arasındaki işbirliğine bağlıdır. Suriye iç savaşında ve Irak’taki gelişmelerde her iki ülkenin de farklı politikaları ve çıkarları olsa da, zaman zaman ortak noktada buluştukları görülmüştür.

Ekonomik anlamda da Türkiye ve İran arasındaki ticaret hacmi önemlidir. Enerji ve doğalgaz başta olmak üzere çeşitli alanlarda yapılan işbirlikleri, her iki ülkenin ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Ambargolar nedeniyle İran’ın uluslararası ticarette karşılaştığı zorluklar, Türkiye ile ilişkilerini daha da önemli kılar.

Ortadoğu ve Bölge İçin Türkiye-İran İlişkilerinin Önemi

Ortadoğu’da istikrarın sağlanması ve bölgesel güvenliğin artırılması açısından Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler kritik öneme sahiptir. Her iki ülkenin de güçlü askeri kapasitesi, diplomatik etkinliği ve bölgedeki nüfuzu, Ortadoğu’daki pek çok sorunun çözümünde belirleyici olabilir. Ayrıca, enerji güvenliği, mülteci krizleri ve terörle mücadele gibi konularda işbirliği yapmaları, bölge ve ötesi için hayati önemdedir.

Sonuç olarak, Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler, hem iki ülkenin çıkarları hem de bölgesel ve küresel dinamikler açısından büyük bir öneme sahiptir. İki ülke arasındaki işbirliği ve rekabet, Ortadoğu’daki pek çok gelişmenin yönünü belirleyecek niteliktedir. Bu nedenle, Türkiye-İran ilişkilerini dikkatle takip etmek, bölgedeki dengeleri anlamak açısından kritik olacaktır.

Yukarıdaki basit ve yalın haliyle aktardığımda İran devleti iyi okunmalı ve anlanmalıdır. Türkiye İran ilişkileri iki devletin geleceği ve bugünü için hayati önemdedir. İran da meydana gelen helikopter kazası ve vefat eden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan sonrası İran önemli bir yola girmiş olabilir. İç siyasi çekişmeleri ya da bölgesel söylemleri iyi irdelenerek İran devletinin ve dini liderliğin gelecek için görüş ve adımları iyi okunmalıdır. 

İran’da olacak olan herhangi bir olumsuzluk bizleri birey olarak en derinden etkileyecek olaylara gebe olabilir.

Kalın sağlıcaklar. 

Kitap: Ortadoğu’nun, İran’ın ve Batı’nın hem dününü hem de bugününü anlamak için Stephen Kinzer’in ‘’Şah’ın Bütün Adamları’’ adlı eserini okumanızı tavsiye ederim.