Merhaba Aydın; 2023’ün son ayındayız.
Aşağıda aktardığım; ‘Güçler birliği mi ayrılığımı mı?’ sorununu zihin dünyanızda düşünmenizi ve değerlendirmenizi istiyorum. Cumhuriyet Türkiye’si ilk yüzyılını iyisiyle kötüsüyle bitirmiştir. İkinci yüzyıl bizlere ve coğrafyamıza ne getirir bilemeyiz, fakat bazı tercihlerimiz kaderimizi belirleyen ana etkenlerdir. Onun için Fransız aydınlanma çağının iki önemli kişisinin güç üzerine ‘ayrılık ve birlik’ olararak betimlediği kavramı anlamamız ve tercihlerimizi ona göre belirlememiz şarttır. İyi okumalar…
Güçler birliği mi ayrılığı mı?
Charles-Louis de Secondat, baron de La Brède et de Montesquieu
Montesquieu (1689-1755)
(güçler ayrılığı)
Fransız Aydınlanma Çağı filozofu ve siyaset kuramcısıdır. En ünlü eseri olan “Yasaların Ruhu” (1748), modern demokrasinin temel ilkelerinden biri olan güçler ayrılığı teorisini ortaya koymuştur.
Montesquieu, Bordeaux’da soylu bir ailede doğdu ve hukuk eğitimi aldı. 1714 yılında Bordeaux Parlamentosunda yargıç olarak çalışmaya başladı. 1721 yılında yayınladığı “İran Mektupları” adlı eseri ile ünlendi. Bu eser, dönemin Fransız toplumunu eleştirel bir şekilde ele alıyordu.
“Yasaların Ruhu” adlı eserinde Montesquieu, farklı iklimlerin ve toplumsal yapıların, farklı siyasi sistemlere yol açtığını savunmuştur. Bu eserinde ayrıca, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrı olması gerektiğini ve bu güçlerin birbirlerini dengelemesi gerektiğini savunmuştur.
Montesquieu’nun güçler ayrılığı teorisi, modern demokrasinin temel ilkelerinden biridir. Bu teori, birçok ülkede, devlet yönetiminin düzenlenmesinde temel bir rol oynamaktadır. Montesquieu’nun diğer önemli eserleri arasında “Gallia’nın Ruhu” (1734) ve “İnsan Doğası Üzerine İnceleme” (1745) yer almaktadır.
Montesquieu, Aydınlanma Çağı’nın en önemli düşünürlerinden biri olarak kabul edilir. Onun çalışmaları, modern demokrasinin ve hukuk devletinin temellerini oluşturmuştur.
Montesquieu’nun güçler ayrılığı, devletin yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrı ve bağımsız olması fikridir. Bu üç güç, birbirini dengelemeli ve sınırlamalıdır. Montesquieu, bu sistemin, keyfi iktidarın önlenmesine ve bireysel özgürlüklerin korunmasına yardımcı olacağını savunmuştur.
Montesquieu, güçler ayrılığı teorisini, 1748 yılında yayınlanan “Yasaların Ruhu” adlı eserinde geliştirmiştir. Bu eserinde, Montesquieu, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrı olmasının, aşağıdaki nedenlerle gerekli olduğunu savunmuştur.
- Özgürlüklerin korunması: Montesquieu, tek bir gücün tüm iktidara sahip olmasının, bireysel özgürlükler için bir tehdit oluşturacağını savunmuştur. Kuvvetler ayrılığı, iktidarın tek bir elde toplanmasını önleyerek, özgürlüklerin korunmasına yardımcı olur.
- Dengenin sağlanması: Montesquieu, iktidarın dengelenmesi gerektiğini savunmuştur. Kuvvetler ayrılığı, farklı güçler arasında bir denge sağlayarak, keyfi iktidarın önlenmesine yardımcı olur.
- Hukuk devletinin sağlanması: Montesquieu, hukuk devletinin, iktidarın yasalara tabi olmasını gerektirdiğini savunmuştur. Kuvvetler ayrılığı, farklı güçlerin birbirlerini dengelemesiyle, hukuk devletinin sağlanmasına yardımcı olur.
Montesquieu’nun güçler ayrılığı teorisi, modern demokrasinin temel ilkelerinden biridir. Bu teori, birçok ülkede, devlet yönetiminin düzenlenmesinde temel bir rol oynamaktadır.
Montesquieu’nun güçler ayrılığı teorisi, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Bu teori, demokratik toplumlarda, bireysel özgürlüklerin korunması ve hukuk devletinin sağlanması için önemli bir rol oynamaktadır.
***
Jean-Jacques Rousseau (1712-1778)
(güçler birliği)
Fransız Aydınlanma Çağı filozofu ve yazarıdır. Siyasi fikirleri, Fransız Devrimi’ni etkilemiştir. Düşünceleri özellikle, devrimden sonra kurulan yeni devletin kalkınmasında, toplumun sosyal yapısında ve eğitim sisteminde etkili olmuştur.
Rousseau, çocukluk ve gençlik yıllarında yoksulluk ve zorluklarla boğuşmuştur. Bu deneyimler, onun toplumsal ve siyasal konulardaki fikirlerini şekillendirmiştir. Rousseau, doğal hal (état de nature) kavramına dayanan bir toplumsal sözleşme teorisi geliştirmiştir. Bu teoriye göre, insanlar doğal halden toplumsal sözleşmeye geçerek, ortak bir yaşam kurar ve kendi iradelerini bir araya getirir. Rousseau, bu sözleşmenin temelinde, halkın ortak iyiliği (bien commun) olduğunu savunmuştur.
Rousseau’nun diğer önemli fikirleri arasında, genel irade (volonté générale) ve kamu yararı (utilité publique) kavramları yer almaktadır. Rousseau, genel iradeyi, halkın ortak iyiliğini gerçekleştirmek için ortaya koyduğu irade olarak tanımlamıştır. Kamu yararını ise, genel iradenin gerçekleştirilmesi için gerekli olan her şey olarak tanımlamıştır.
Rousseau’nun fikirleri, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Onun çalışmaları, demokrasi, insan hakları ve sosyal adalet gibi konularda önemli bir temel oluşturmuştur.
Rousseau’nun en önemli eserleri şunlardır:
- Toplum Sözleşmesi (Du Contrat Social)
- Emile Ya Da Çocuk Eğitimi (Émile ou de l’éducation)
- İnsanlar Arasında Eşitsizliğin Kaynağı (Discours sur l’origine et les fondements de l’inégalité parmi les hommes)
Rousseau’nun güçler birliği, devletin yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek bir organda birleşmesi fikridir. (Başkanlık Sistemi) Bu organ, halk tarafından seçilir ve halk iradesini temsil eder.
Rousseau, güçler ayrılığı teorisinin, keyfi iktidarın önlenmesi için gerekli olduğunu savunmuştur. Ancak, güçler ayrılığının, halk iradesinin gerçekleştirilmesini zorlaştıracağını da savunmuştur. Rousseau, halkın, kendi iradesini tek bir organ aracılığıyla gerçekleştirmesi gerektiğini savunmuştur.
Rousseau’nun güçler birliği teorisi, 1762 yılında yayınlanan “Toplum Sözleşmesi” adlı eserinde geliştirilmiştir. Bu eserinde Rousseau, aşağıdaki nedenlerle güçler birliği teorisini savunmuştur:
- Halkın iradesinin gerçekleştirilmesi: Rousseau, halkın, kendi iradesini tek bir organ aracılığıyla gerçekleştirmesi gerektiğini savunmuştur.
- Etkinlik: Rousseau, güçler birliği teorisinin, devletin daha etkin bir şekilde yönetilmesine yardımcı olacağını savunmuştur.
- Basitlik: Rousseau, güçler birliği teorisinin, daha basit ve anlaşılır bir sistem olduğunu savunmuştur.
Rousseau’nun güçler birliği teorisi, günümüzde de tartışılmaktadır. Bu teorinin, keyfi iktidarın önlenmesi için gerekli olan dengeyi sağlayamadığı eleştirisi yapılmaktadır. Ancak, Rousseau’nun teorisi, halkın iradesinin daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için önemli bir alternatif olarak görülmektedir.
Rousseau’nun güçler birliği teorisinin temel özellikleri şunlardır:
- Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek bir organda birleşmesi: Bu organ, halk tarafından seçilir ve halk iradesini temsil eder.
- Halk iradesinin gerçekleştirilmesi: Halk, kendi iradesini tek bir organ aracılığıyla gerçekleştirir.
- Etkinlik: Devlet, daha etkin bir şekilde yönetilir.
- Basitlik: Daha basit ve anlaşılır bir sistemdir.
2024 yılı size ailenize sağlık ve mutlulukla gelsin.
Kalın sağlıcakla…
Kitap: Jean-Jacques Rousseau’nun ‘Toplum Sözleşmesi’ adlı eserini okumanızı öneririm.