Merhaba Aydın; 2023 yılının onuncu ayı Ekim’e girdik. Cumhuriyet’in 100. Yılı, Covid sonrası dünya ekonomik ve siyasi olayları; Rusya – Ukrayna savaşı, Karabağ Zaferi, Suriye iç savaşı ve gelinen nokta, Kıbrıs Sorunu ve Pile – Yiğitler yolu, gibi siyasi ve sosyal yaşamımızı etkilen bir sürü konu gündemimizdedir. Türk siyaset kurumu ve siyaset yapıcılarının ve ülke olarak batı yönündeki hedefimiz Avrupa Birliği’dir. Kıbrıs Sorunu bu yol haritasında aşılması gereken bir viraj ve yoldur. Peki; Avrupa Birliği – Türkiye yolculuğu nedir, süreçler nelerdir? Sorularına az da olsa ışık olmak ve sizlere bilgi aktarmak için süreci değerlendirmek istedim.
***
Türkiye, 1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. 1995 yılında Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’ne giren Türkiye, 1999 yılında Helsinki Zirvesi’nde tam aday statüsü kazanmıştır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği süreci, 1963 yılından bu yana devam eden uzun ve zorlu bir süreçtir. Bu süreçte, Türkiye’nin AB üyelik kriterlerini yerine getirmesi ve AB’nin Türkiye’yi üyeliğe kabul etmesi için gerekli siyasi ve toplumsal koşulların oluşması gibi birçok zorlukla karşılaşılmıştır.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreci, 1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile başlamıştır. Bu antlaşma, Türkiye ile Avrupa arasında ticari ve ekonomik iş birliğinin temellerini atmıştır. Ortaklık Konseyi Kararnamesi ile Ankara Antlaşması’na ek protokoller eklenmiş ve Türkiye’nin AET ile iş birliğinin kapsamı genişletilmiştir. 1987 yılında Türkiye, Avrupa Topluluğu’na e tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. Bu başvuru, 1993 yılında Avrupa Birliği’nin kurulmasıyla birlikte AB’ye çevrilmiştir. 1995 yılında, Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma, Türkiye ile AB arasında serbest ticaret alanının kurulmasını sağlamıştır. 1999 yılında Helsinki Zirvesi’nde, Türkiye tam aday statüsü kazanmıştır. Bu karar, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin önemli bir dönüm noktası olmuştur. 2005 yılında, Türkiye’nin AB ile katılım müzakereleri başlamış, müzakereler, 35 başlık altında yürütülmektedir.
Günümüz Türkiye- Avrupa ilişkileri
Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, günümüzde de devam etmektedir. Bu ilişkiler, siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutları olan karmaşık bir yapıya sahiptir. Siyasi boyutta, Türkiye ile AB arasında iş birliği ve diyalog devam etmektedir. İki taraf, ortak çıkarları doğrultusunda iş birliğini geliştirmeye çalışmaktadır. Ancak, bazı konularda, örneğin Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler konusunda, Türkiye ile AB arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Ekonomik boyutta, Türkiye ile AB arasında ticari ve ekonomik iş birliği gelişmektedir. İki taraf arasında ticaret hacmi artmaktadır. Ayrıca, Türkiye, AB’nin en büyük 15 ticaret ortağı arasında yer almaktadır. Kültürel ve toplumsal boyutta, Türkiye ile AB arasında ilişkiler, karşılıklı etkileşim ve değişimin artmasıyla birlikte gelişmektedir. İki taraf arasında kültürel ve eğitim alanında iş birliğinin kapsamı genişlemektedir.
Sonuç ve değerlendirme
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği süreci, uzun ve zorlu bir süreçtir. Bu süreçte, Türkiye’nin AB üyelik kriterlerini yerine getirmesi ve AB’nin Türkiye’yi üyeliğe kabul etmesi için gerekli siyasi ve toplumsal koşulların oluşması gibi birçok zorlukla karşılaşmaktadır. Bu ilişkiler, siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutları olan bir bütündür. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesi için, iki tarafın karşılıklı anlayış ve iş birliğini güçlendirmesi gerekmektedir.
Kıbrıs Sorunu, göç ve mültecilerin barınma konularında Avrupa Birliği daha fazla elini taşın altına almalıdır. Türkiye bölgenin emin devleti rolüyle üzerine düşen insani sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmektedir. Avrupa Birliği siyasi organları; Türkiye’ye karşı bakışlarını ideolojik olmaktan çıkarabilirlerse Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkileri sağlıklı bir zemine oturur ve nihai hedefe sonuca varılmış olur.
***
Uzunca bir süredir devam eden hikâye nasıl sonuçların bilinmez, fakat bizler toplum ve birey olarak batı hedefimizden vazgeçmeden, değerlerimize sahip çıkarak geleceğe yürümeliyiz.
Kalın sağlıcakla…
Kitap: Rahmetli Prof. Dr. Halil İnancık’ın ‘’Rönesans Avrupası, Türkiye’nin Batı Medeniyetiyle Özdeşleşme Süreci’’ adlı eserinin okumanızı öneririm.