Yeni cephemiz Ege – Adalar ve Batı Trakya mı?
Merhaba güzel Aydın…
Bahar ve yaz mevsiminin girişini birlikte yaşadığımız, soğuk ve sıcağın gün içinde bizi yorduğu, dost/düşman kavramının iç içe geçtiği bir süreçte ömrümüz akıp gitmektedir.
Böyle belirsizlik zamanları ‘Habil ile Kabil’in birbirine kıydığı, İbrahim’e inen koçun kurban edilmeden kavganın başladığı’ anlardır.
Belirsizlik yönetilemez, sonuca götürmez, çok fazla enerji tüketir, bu süreçten kurtulmanın en güzel anı da beklemek değil belirsizliğe krize çevirmektedir.
Çünkü belirsizlikle baş edilemez ve mücadele anlamsızdır, fakat krizle baş edilir ve mücadele sonuca gider.
İlla her krizle mücadele zafer değildir, lakin mücadelenin sonundaki yenilgi bir ders olarak algılanırsa en az zafer kadar faydalıdır.
Bir belirsizlikten gündemden düşürülür ve yola hedefe bakılır ve ilerlenir.
Bugünleri hedefe yürüme ve belirsizlikleri bir şekilde bertaraf ederek kurtulma zamanı olarak görmemiz doğru olur.
Genel buhranın bir bölümü hakkında yazdıktan sonra başlığımız olan ‘’Yeni cephemiz Ege – Adalar ve Batı Trakya mı?’’ konusunu aklım ve kalemin izin verdiği ölçüde aktarmak istiyorum.
Malum denizden en yakın kıta Avrupası komşumuz Aydınlı olarak Yunanistan ve siyasi iradesi Atina DC’dir.
Dilek Yarım adası karşı kıyısı, horoz ve Kilisesinin çan sesini işittiğimiz Samos Adası’dır. Balıkçı teknelerimiz bile rotasını Samos adası ve Yunanistan deniz sınırlarına göre belirlemektedir. Bir diğer konumuz da milli güvenliğimiz bağlamında Ege ve Adalar meselesi ve Batı Trakya Türklüğünün Yunanistan topraklarındaki huzur ve güvenliğidir.
Ege Denizi veyahut diğer adıyla Adalar Denizi, Türkiye için olmazsa olmaz hayati önemdeki ‘mavi vatan’tanımlamamızın önemli bir bölgesidir. Ege Denizi, Karadeniz ile Akdeniz arasında İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından sonra önemli bir deniz ulaşım yoludur. Ege Denizi Marmara ticaret bölgesinin deniz taşımacılığı marifetiyle farklı rotalara çıkışının ilk yoludur. Türkiye dış ticaretinin yaklaşık %90’ı deniz yolu ile yapılmaktadır. Ege denizi, Ege, Marmara ve Karadeniz limanlarına yönelik deniz ticaretinin yaklaşık %75’inin geçtiği bir denizdir.
Ege denizinin ticari önemine ilave olarak, Rusya – Ukrayna savaşı sonrası Türkiye’nin milli güvenliği için de hayati önemdeki bir denizdir. Rus – Ukrayna savaşı sonrası gündeme gelen bir diğer önemli konu da petrol ve doğal gaz türevi enerjinin, yataklarından Avrupa’ya nakli ve güvenliğidir. Yukarıdaki özet haliyle mavi vatanımız olan Ege Denizi ticari, siyasi ve milli güvenliğimiz için hayati önemdedir
Bu vesileyle Ege Denizi Türk – Yunan ilişkileri açısından gerginliğin artığı bir alandır. Yunanistan’ın Ege denizindeki gerginliği arttırıcı başlıca eylemleri şunlardır:
- 1936 yılında karasularını 6 mile çıkarması,
- 1952 yılında belirlenen Uçuş Malumat Bölgesi (FIR)’ni egemenlik alanı gibi kullanma girişimleri,
- 1960’lardan sonra Ege’de Gayri Askerî Statüdeki Adalar’ı silahlandırması,
- 1973 ve 1987 yıllarında gündeme getirdiği ve Türkiye’nin çıkarlarını hiçe sayan kıta sahanlığı sorunu,
- 1987 yılında IMO’ya deklere ettiği arama-kurtarma sahasını FIR ile kesiştirme isteği, Ege’deki başlıca sorun alanlarını oluşturmaktadır.
Kardak Kayalıklarının hâkimiyet tartışmaları ile başlayan “Egemenliği Uluslararası Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada/Adacık/Kayalıklar” (EGEAYDAAK) sorunu da 1996 yılında gündeme gelmiştir.
Türkiye, Ege Denizinde Lozan Antlaşması sonrasındaki pozisyonunu korumak için mücadele vermelidir. Yunanistan ve siyasi figürleriyse Büyük Yunanistan hayali için Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de planlar yapmaktadırlar. 2019 yılında Yunan Başbakanı ve Savunma Bakanı tarafından Güney Kıbrıs’ın sözde bağımsızlık günü törenlerinde “Trakya’dan Kıbrıs’a kadar tüm bölgenin tek bölge olarak kabul edildiği”söylenmiştir. Eski Başbakan Karamalis de “Yunanistan’ın Meriç’ten Ege’ye ve Kıbrıs’a uzanan çok boyutlu tehditlerle karşı karşıya kaldığını” ifade etmiştir. Yunanistan siyaset kurumu söylem birliğiyle kamuoyunda Doğu Akdeniz’i Kıbrıs’ı Ege ve Trakya’yı bir bütün olarak işlemektedir. Bu söylem sözüm ona büyük Yunanistan hayalini desteklemektedir.
Yunan siyaset kurumunun yaptığı tüm eylemler, siyasi söylemden öteye gitmemesi gereken hukuki dayanağı olmayan Yunanistan’ın küstah talepleridir. Sorun olarak görmemiz gereken ana konu da “egemenliği devredilmemiş adalar” ile “Yunanistan’ın karasularının genişletilmesi hamleleri” ve “Yunanistan’ın silahsız olması gereken adaları silahlandırması” faaliyetleri olmalıdır. Türkiye, devlet aklı kısaca EGEAYDAAK olarak tanımlanan ada ve adacıkların konusunu netleştirmelidir. Ege denizinin önemi tarihte olduğu gibi günümüzde de artarak devam etmektedir. Dört bir tarafımızda kaos ve savaşın olduğu coğrafyanın mavi vatanı denizlerimiz milli güvenliğimiz ve milli ekonomimiz için hayati önemdedir.
Yukarıdaki kitabi ve tarihsel sürece ilave olarak Yunanistan siyaset kurumu Ege Denizi, Adalar ve Batı Trakya’da Amerikan askerine alan açmaktadır. Ege adalarının silahlanması ve Batı Trakya’ya kovboyun yerleşmesi milli güvenliğimiz için hayati önemdedir. Batı Trakya ve Ege’deki Türk milletinin birinci önceliği milli güvenliği ve toprağını korumak olmalıdır.
Bu hassasiyetle Ege Denizi balıkçılık ve turizmden öte ‘mavi vatan’ olduğu aklımızdan hiç çıkmamalıdır.
Kitap: Coğrafi şartlar tüm liderleri kısıtlar. Siyasi ve diplomatik tercihler, dağlar, nehirler, denizler ve binalarla şekillenir. Küresel olayları takip etmek için insanları, fikirleri ve eylemleri anlamalısınız, ama coğrafi şartlardan haberiniz yoksa resmin bütününü asla göremezsiniz. Bunun içi bu ay okumanız için Tim Marshall’ın yazdığı ‘’Coğrafya Mahkumları’’ adlı kitabı okumanızı öneririm.
Kalın sağlıcakla…