KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın göstergeleri ve müzakere süreci hakkında geçen Perşembe bir yazı kaleme almıştım. Kendi penceresinden baktığında gördüğü göstergelerin yeterince sağlıklı olmadığını, garantör ülkelerin bakışıyla da göstergeleri ve şartları yenilemesini dile getirmiştim. Bu geniş bakış ve büyük resimdeki şartları görmek realpolitikte çözüme daha yakın olunacağının işaretleridir demiştim. Üzerinden bir hafta geçmeden garantör ülke Türkiye’nin, Kıbrıs sorununa taraf Avrupa Birliği ve üyesi Hollanda ile yaşadığı sorun, Kıbrıs sorunu için de önemli bir olaydır. AB’de yükselen ırkçı söylemler ve din üzerine kurulan siyaset, islamafobiyi de yükselterek uluslararası bir sorun olmaktadır. AB ülkelerinin iç politikalarında başka bir inanç ve ırka tahammül edemezken Kıbrıs adasında yakın tarihi acılarla dolu iki milleti ve inancı nasıl federasyon modelli bir yapıda birleştirirler.
***
Cumhurbaşkanı Akıncı bir açıklamasında ‘çözüm çabalarından vazgeçmediklerini’ söyledi. Beraber aynı tarihi paylaştığı Rum lider Anastasiadis’ten umutlu bir şekilde masada olduğunun imasını yapmaktadır. Aynı yaşlarda ve semtlerde yaşayan bu iki liderin durumlarını tarihte olmuş güzel bir hikâyeyle özetleyelim.
***
Bir zamanlar hali vakti yerinde iki arkadaş, siyaset yapmak için karar alırlar. İkisi de dünya görüşlerine uygun siyasi partilerden aday olurlar ve seçim evresine girerler. İki arkadaş birbirlerine rakip iki partide seçilmek için canla başka çalışırlar. Bu süreçte birbirlerine bir söz verirler. Hangisi seçilirse, seçilmeyenle dostluğunu ve ilişkisini bozmayacaktır ve her zaman seçilmeyenin isteklerini seçilen yerine getirecektir. Birbirlerini de hep hatırlayabilmek için bir parola geliştirirler. Parola da ‘O Adam’dır. Seçim günü gelir, sandıklar açılır. Güney partisinden seçime giren ‘O Adam’ milletvekili seçilir. Kuzey partisinden giren ‘O Adam’ seçilemez. Günler geçer ve seçilemeyen Kuzey partisinin adayı, seçilen arkadaşı Güney partisi milletvekilini makamında ziyaret etmek için sütlü böreğini eline alır ve yanına gider. Sekreterine der ki “Be söyle ona, ben Mustafa. Bir kahve içmeye, hayırlı olsuna geldim.”. Sekreteri de vekiline söyler, ancak adam tanımaz. Sekreteri “Bugün işi çok, git yarın gel.” der. Bizim kuzeyin seçilemeyeni böyle aylarca gelir gider ve görüşemez. Son bir kez yine sütlü böreğiyle makamın yolunu tutar ve sekreter kızcığa “Be, söyle ona, ben Mustafa, yanına gireceğim.” der. Sekreter kız “Mustafa bey, sizi tanımadı.” der. Bizim seçilemeyen Mustafa “Tabi tanımaz be yahu!” der, “Git söyle ‘O Adam’a, ‘O Adam’ geldi, beni alır yanına.” diye ekler. Sekreter kız içeri girer ve “Nicos bey, yine aynı adam, ama bu sefer dedi ki, ‘Söyle ona ‘O Adam’ geldi.’ diyeyim.” der. Milletvekili tanımıştır ve sekreterine der ki, “Kızım ‘O Adam’, ‘O Adam’ da, bu adam ‘O Adam’ değil artık.’’