Merhaba Aydın, 2022 yılının ilk yazısıyla sizlerle yeni bir takvim yılına başlıyoruz. Geçmiş yıllardan daha güzel bir yıl olması dileklerimi iletirken, hiç değilse geçen yıldan kötü olmasın temennisini de eklemek istiyorum. Malumunuz yaşadığımız zaman olmaz dediğimiz her şeyin olduğu bir çağdır.
Atalarımızın dediği gibi ayağımızı yorganımıza göre uzatacağımız zamandayız. Amaca hizmet etmeyen ürünleri almamamız gereken anlardayız. Tüketim alışkanlıklarımızı belki de değiştireceğimiz süreçlerden geçmekteyiz. Velhasıl pandemiyle başlayan dünya ekonomisindeki gerileme döviz ve faiz söylemleriyle hissettiğimiz bir süreçteyiz.
Kuşadası’nın Milli Park bölgesinin karşısındaki Sisam adasının güneyinden Bodrum’un açıklarına kadar uzanan bölgeye Ikaria Denizi adı veriliyor. Efsaneye göre Ikarus bu denize düşüp ölmüş. Kendi kibrinin kurbanı olmuştur.
Günümüze de ‘’Ikarus Aldatmacası’’ olarak gelmiştir.
Hikayemiz şöyledir;
‘’Babası Daidalus’un elinden hemen her iş gelirmiş. Çok yetenekli bir mimar ve mucitmiş. Yaptığı bazı şeyler o zamanki kral Minos’un işine gelmediği için bir kuleye hapsedilmiş. Sadece kendisi değil, oğlu Ikarus’la birlikte. İşte Daidalus hapsedildiği bu kuleden kendini ve oğlunu kurtarmak için nefis bir plan yapmış. Kuleye gelen kuşların tüylerini yolmuş, bunları balmumuyla yapıştırıp bir çift kanat yapmış. Sonra da oğluna demiş ki: Ey oğul! Bu kanatları tak ve uçmaya başla. Ama dikkat et. Çok yüksekten uçma! Güneşe çok yaklaşma.’’
Sonrasını hepimiz biliyoruz. Uçmanın coşkusuyla havalara giren Ikarus bu sözü tutmamış, yüksekten uçmuş ve güneşin sıcaklığıyla balmumundan kanatları erimiş. O da az önce size bahsettiğim Ege Denizi’ndeki o bölgeye düşmüş ve vefat etmiş.’’
Kahramanımız Ikarus babasının kaçmak için yaptığı kanatlarla uçunca yükseklerin verdiği öz güvenle kontrolünü kaybetmiş, güneşe yaklaşmış, bal mumu erimiş ve kanatlar işlev göremez olunca da Ikaria denizi mezarı olmuş.
Günümüz dünyasında bu ve buna benzer bir sürü olay gelecekte hikaye olarak anlatılacak şekilde yaşanmaktadır. Fakat hikayenin içersin de bir şekilde rol aldığımız için bazen olayları göremez ve idrak edemeyiz, iyi ve kötüyü, güzel ve çirkini ayırt edemeyiz. Hikayenin sonunun Daidalus’un oğlu Ikarus gibi olmaması için de bazen olaylara ve konulara dışardan bakmakta fayda vardır.
Yaşadığımız şehir Aydın’ı anlamak, yaşam içindeki mücadelenin özünde çok küçük kazanımlar olduğunu görmek için Aydın’ın yüksek bir dağına çıkıp yukarıdan şehri ve gözümüzün gördüğü içindeyken büyük yukarıdan bakınca küçük olan alanı iyi idrak etmeliyiz.
Şöhret, zenginlik, güzellik zaman içerisinde bizi güneşe yaklaştıra bilir, yıldızımızı parlata bilir lakin güneşe yakın olmak bal mumu kanatları erite bilir. Yüksekte yer tutmakta aşağıdaki kadar emniyette değildir. Onun için de hızla aşağıya inebiliriz.
Peki yüksekte olmanın verdiği risk için güneşe yaklaşmamak mı gerekmektedir?
Tabi ki de ‘hayır’ yanıtı vereyim.
Sadece riskleri, olasılık ve ihtimalleri göz önüne alarak güneşe yaklaşmalıyız.
Anlık zaferler, anlık uçmalar, bizi yanıltmasın zafer ve başarı devamlılık arz ederse makbuldür.
Gündelik hayatımızda Ikarus aldatmacası aklımızın bir kenarında dursun. Yaşadığımız bu zor günlerden fırsatlarla çıkmayı bilmeliyiz. Önümüze gelecek olan fırsatları da akıl ve mantık süzgecinden geçirerek değerlendirmeliyiz. Çünkü başarı ve zaferler devamlılık arz ederse kıymetlidir.
2022 yılında sağlık ve huzur dilerim. Şubat sayımız da görüşmek üzere, kalın sağlıcakla…
Kitap: ‘’Ne kadar yükseğe uçacaksınız?’’ sorusunun cevabının arandığı Seth Godin’in kaleme aldığı ‘’Ikarus Yanılgısı’’ adlı kitabını okumanızı tavsiye ediyorum.