Merhaba Aydın, siyaset kurumu ve uluslararası ilişkilerin kaos ve krize evirildiği bir dönemden geçmekteyiz. Bu yazımda Ege komşumuz Atina’nın yaptıkları, Doğu Akdeniz siyasetimizin önümüze çıkardığı zorlukları izah etmek istedim. Harbe hazır olmak savaşmak değildir lakin diyalog bittiğin de uzlaşma zemini kaybolduğunda her türlü senaryoya hazır olmakta fayda vardır. Bu fikir ve düşünceyle olayları okumanız için hatırlı bir filtre kahveyle okuyacağınız bir yazı sizi beklemektedir.
***
Ege Denizi ve Batı Trakya sınır komşumuz, Güney Kıbrıs’ın garantör hami ülkesi Yunanistan, okyanus ötesiyle yürüttüğü silahlanma çalışmalarına Fransa’yı da katmıştır. Yunan halkı geçim sıkıntısıyla boğuşurken Yunan hükümeti kapıda savaş varmış gibi hazırlıklarını yürütmektedir. Atina hükümeti, son olarak Fransa’dan maliyeti toplam 2,9 milyar doları bulacak 3 fırkateyn alacağını duyurmuştur. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis anlaşma sonrasında Türkiye ile bir silahlanma yarışında olmadıklarını ve Türkiye ile farklılıkları diyalog yoluyla çözmeyi umduklarını söyleyerek uluslararası kamuoyuna sempatik görünme çabasına girmiştir. Atina hükümeti neyi gerekçe görüyorsa kısa zaman içerisinde Almanya, İsrail, ABD ve Fransa’yla silahlanma hamlesine hız katmıştır. Ege ve Akdeniz’deki üslerini başta ABD olmak üzere diğer ülkelere birlik konuşlandırabilmeleri için imkân tanımıştır.
15 adet F-15
Okyanus ötesi, Yunanistan’a konuşlandırdığı özel birliklerine ilaveten tatbikat adı altında 15 adet F-15 savaş uçağını Yunanistan’a sevk etmiştir. Okyanus ötesinden gelen açıklamaysa ‘Kuzey Karolina, Seymour Johnson Hava Kuvvetleri Üssü’nde konuşlu, 336. Avcı Filosu, 4. Avcı Kanadından F-15E Strike Eagle uçaklarının, ABD’nin Avrupa-Afrika Hava Kuvvetleri Komutanlığının öncülüğünde düzenlenecek Castle Forge (Kale Oluşturma) tatbikatına katılmak üzere Yunanistan’ın Larissa Hava Üssü’ne gönderildiği’ belirtilmiştir.
***
Okyanus ötesinin bu hamlesi sonrası Yunanistan Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamaysa ABD F-15 uçaklarının “Gelişmiş savunma ve agresif havacılık taktikleri, müşterek terminal taarruz kontrolörü (JTAC) ile hava desteği, hava muharebe, koruma, karada ve denizdeki hedeflere taarruz ve donanmaya taarruz desteği konularında Yunan ordusu ile eğitim yapacağı” şeklindedir.
Sorulması gereken soru şudur: “Yunanistan’ın son günlerde yaptığı askeri atılımlarla amacı nedir? Okyanus ötesi ve transatlantiğin şemsiyesi altında Karadeniz ve Akdeniz’de Rusya’yı mı tehdit görmektedir veyahut kadim komşusu Türkiye’yi mi düşman bellemektedir?”
Paramiliter komşu Atina
21 yy’da endüstri 4.0 ve 5.0’ların yaşama geçtiği, insan ve bilgi hareketliliğinin sosyal medya ve mobil cihazlar sayesinde kolaylaştığı savaş ve cephelerin zamana uygun olarak revize olduğu bir andayız. Devletlerin dost düşman kavramlarının 24 saatte ve farklı alanlarda, farklılık gösterdiği bir süreçteyiz. Topla, tüfekle alınamayan zaferlerin ‘ekonomik tetikçiler’ sayesinde ülkeleri istikrarsızlaştırmak için argüman olarak kullanıldığı metotların uygulama alanındayız. Velhasıl kelam siyasi coğrafyamız dünyanın sıfır noktasında ve kalbindedir.
Bu önemli toprakların getirdiği fırsatlar kadar zorluklar da siyaset kurumu ve bizlerin yaşamını doğrudan etkilemektedir. Cumhuriyet Türkiye’si Doğu Akdeniz politikasında, Orta Doğu ve Afrika coğrafyasında insan odaklı sosyal politikalarla insanlığa huzur ve barış olma çalışmaları yürütmektedir. Kıbrıs sorunu özelinde ve Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Türklerinin hak ve menfaati için haklı adımlar atmış, ‘Enerji politikasında Türk siyaset kurumu da var’ demiştir. Azerbaycan’daki işgal altındaki topraklar için Bakü’yle birlikte askeri teknik ve psikolojik olarak beraber olmuş, Azerbaycan’ın toprakları özgürlüğe kavuşmuştur.
***
Yukarıda iki paragrafta saydıklarım bile Cumhuriyet Türkiye’sine II. Dünya Savaşı galip devletlerinin ve transatlantiğin hasım olmasına yetmektedir. Bu düşmanlıkları komşu Atina üzerinden ülkemize, Ege ve Doğu Akdeniz’in huzurunu bozacak halde yapılmaktadır. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ABD ve Fransa’yla imzaladıkları askeri anlaşmalar sonrası Yunan Kathimerini gazetesine verdiği demeçte “Türkiye’nin tepkisi ABD için çok önemli olsaydı, askeri güçlerinin kullanımı için Meriç hududundan birkaç kilometre ötede bulunan Dedeağaç’taki bir karargâhı ya da Doğu Akdeniz’in göbeğinde bulunan Girit’teki Suda Deniz Üssü’nü seçmezdi.” demiştir. Yunan Bakanın açıklamasının devamındaysa aba altında sopa gösterir bir cahillikle “Eğer bir ülke, intihar derecesinde çaresizlik içinde bize saldırmayı planlıyorsa, Yunanistan’da Amerikan askeri güçlerinin konakladığını ciddi şekilde göz önünde bulundurmalıdır.” diyerek Bakan Dendias densizliğiyle konuşmasını tamamlamıştır. Atina ve siyaset kurumları Pasifikte çıkarları çatışan iki ülke Fransa ve ABD’nin desteğiyle jeopolitik bir kumar oynayarak kara ve havadan sözüm ona Türkiye’yi çevrelemek istemektedir.
***
Batı sınırımızda bunlar olurken, doğu sınırımızda bölücü terör örgütü PKK Münbiç ve Telfırat’ta varlığını devam ettirmektedir. Ülkemiz fiziki konumu itibariyle üç tarafı denizlerle kaplıdır. Lakin 4 tarafında düşman ve hasım zihniyetle çevrilidir. Yarım asrı geçen bir süredir üyesi olduğumuz NATO’nun da etrafımızdaki bu düşman varlıklarının hareketlerini izlemesi de abeste iştigaldir.
Yukarıdaki özet haliyle bu yazımız milli güvenliğimizi ve kamu düzenimizi yakinen ilgilendiren başlıkların hikayeleridir. Bu hikâye ve olaylar yumağını iyi okuyup gelecek adımlarımız güvenlik ve kamu düzeni bağlamında atmalıyız.
Kalın sağlıcakla…
Kitap: Amerika’nın Soğuk Savaş sonrasındaki dünyada stratejik çıkarlarını kusursuzca açıklayan, Polonya kökenli Amerikalı siyaset bilimci Zbigniew Brzezinski’nin ‘’Büyük Satranç Tahtası’’ adlı eserini okumanızı öneririm.