Merhaba Aydın, siyasi coğrafyamız ve bireysel ajandamız için çok önemli olan iki konuyu Nisan sayımızda sizinle paylaşmak istiyorum. Katolik Kilisesinin Ortadoğu ve bölgemize olan ilgisinin gün yüzüne çıktığı, Haçlı zihniyetinin yakıp yıktığı Irak’ı ziyaret etmesi ve Kıbrıs sorunu üzerine Rum/Yunan ikilisinin çözümsüzlüğü çözüm kabul etmesi dış politikamızın ana konusudur.
Vatikan- İran Şiileri
Katolik Kilisesi 13 Mart 2013’te 115 kardinal arasından Jorge Mario Bergoglio’yu 1,2 milyar üyesi bulunun Katolik Kilisesi’nin ruhanî lideri olarak seçmiştir. Seçim Sistine Şapeli’nin bacasından yükselen dumanla duyurularak Arjantinli Mario, Papa Francis olmuştur. Latin Amerika doğumlu olup Güney Amerika’dan gelen ilk papadır. Katolik Kilisesi sermaye ve sansasyonlarla dolu Vatikan merkezli çok önemli dini ve siyasi bir aktördür. 22 Temmuz 1506’dan itibaren Vatikan’ı ve Papa’yı korumakla yükümlü 110 kişilik bir ordu da Papa Francis’e hizmet etmektedir. Aziz Petrus Bazilikası’nda 110 kişilik ekipte görev yapmak için İsviçre vatandaşı, Katolik, bekar ve 174 cm boyunda olmak şartı vardır. Vatikan ve Papalık makamı küçük yönetim merkezi, Roma şehri içerisinde ayrı devlet olma statüsüyle dünya siyasi sisteminde özel bir konuma sahiptir.
***
Papa Francis Irak’ı ziyaret eden ilk Papadır. Papa Erbil Havalimanı’nda Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani tarafından üst düzeyde protokolle karşılanmıştır. Papa, Şiilerin en büyük mercii Ayetullah Ali Sistani ile bir araya gelmiştir. Ortadoğu ve Irak için önemli olan iki dini liderin buluştuğu günü Irak Başbakanı Mustafa El-Kazımi ‘milli gün’ ilan etmişlerdir. Başbakan El-Kazımi, Ur kentindeki buluşmayı ‘hoşgörü ve birlikte yaşam’a örnek olarak nitelendirmiştir. Papa, Ali Sistani görüşmesinde Kur-an dinlemiştir.
***
Papa Francis Erbil’de 10 bin kişinin katıldığı bir ayin gerçekleştirmiştir. IKBY Başkanı Neçirvan Barzani, Başbakan Mesrur Barzani ve diğer yetkililerin katılığın ayinde Papa Irak halkının çektiği sıkıntılara sebeple “Sizin sabrınız nedeniyle Irak’a hac etmeye geldim.” demiştir. Konuşmasında Papa, Irak’taki etnik gruplar arasındaki barışçıl yaşama dikkat çekmiştir.
Aylan Bebek
Papa Francis ‘Aylan Bebek’ olarak akıllarımızda yer edinen, Bodrum’da ölü olarak bulunan Aylan Kurdi’nin babasıyla da görüştü. Baba Abdullah Kurdi, Papa’ya Aylan bebeğin ölümünü yansıtan tablo hediye etmiştir. Görüşmede ailesini kaybeden baba Abdullah Kurdi’nin acısı Papa tarafından dinlenmiştir.
***
Papa’nın Irak ziyareti dilek, temenni, hoşgörü üzerine kurulduğu görülmektedir. Irak’ta yaşayan Hıristiyanlar için önemli olduğu kadar diğer azınlıklar için de önemli bir ziyarettir. Papa Irak’ta hayal edilen tüm Iraklıların birlik içerisinde yaşadığı bir proje için halkla ilişkiler faaliyeti niteliğinde bir ziyaret gerçekleştirmiştir.
Peki Irak şehri yıkılırken, Aylan bebek doğduğu topraklardan göçe zorlanırken, Suriye iç savaşı yaşanırken, Irak ve Suriye topraklarında İŞİD isimli lejyöner örgüt film sahneleri gibi infazlar yaparken, siyaseten etkili Vatikan ve ruhanî liderliği Papalık makamı neredeydi? Hac’lı orduları diye betimlenen güçlerin günümüz siyasî uzantıları Papalık makamı üzerinden Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Türkiye ve Müslüman coğrafyalar için yeni bir oyun mu kurmaktadırlar? Devlet ve millet aklıyla siyaset yürüten akıl ve organlar Papa’nın Irak ziyaretini iyi okuyarak siyasetlerini belirlemelidirler.
5+1 Yolunda Terör Sevgisi
Kıbrıs sorunu için ilk günden bugüne dek çok fazla görüşme, zirve, konferans ve toplantı gerçekleşmiştir. Cumhuriyet Meclisi’nin verdiği yetkiyle Cumhurbaşkanlığı makamı ve ‘müzakere heyeti’ olarak adlandırılan atanmış memurların Rum yönetimi, Avrupa Birliği komiserleri ve konunun muhataplarıyla yaptıkları bir sürü görüşme mevcuttur. Bunlar okyanus ötesinde yapılan zirvelerden tutun da Alplerdeki pahalı otellere kadar halka umut olan çok önem yüklenen görüşmelerdir. Annan Planı ve süreci çözüm Kıbrıs adası için belki de en yakın andı; fakat referandum sonrası Kıbrıs Türkü izolasyonlarla adada kaderine Birleşmiş Milletler eliyle terk edildi. Sonrası Akıncı dönemi müzakerelere drama filmi gibi anlamlar yüklenerek devam edildi. Okyanus ötesinde zirvedeki yalnızlık BM penceresi önünde verilen poz, Nami’nin Central Park’ta sincapları beslemesi, çok güzel olacak kabilinden fotoğraflı propagandalar ve sonuç bugünlerde kulağıma hoş gelen Oğuzhan Koç’un seslendirdiği “Sükut-u Hayal” parçası gibi sonuçlandı.
FETÖ
Önümüzdeki en önemli zirve veyahut adını diplomasi dilinde ne derseniz, artık 5+1’dir. Peki buradan ne çıkar bilemeyiz; ama Cumhurbaşkanı Ersin Tatar döneminin ilk zirvesi diyebiliriz. Cumhurbaşkanı Tatar tabi ki de Kıbrıs Türkü’nün haklı menfaati için elinden geleni yapacaktır. Doğruları dün olduğu gibi bugün de muhataplarına cesurca söyleyecektir. Konuyu salt müzakere olarak görmeyerek bir anlaşma, bir barış ve bir ortak metin imzalayacağınız kişi, kurum ve devletlerden genel olarak da tam manası ile dostane ve samimiyet beklemek çözüm için en önemli süreçtir. Peki Kıbrıs Türkü ve garantör ülkesi Türkiye’nin ‘Kıbrıs Sorunu’ için muhatabı, Güney Kıbrıs siyasi iradesi ve hamisi Yunanistan bizlere ne kadar samimi ve çözüm yanlısıdır? Yüzyılın terör şebekesi olarak faaliyet yürüten 15 Temmuz hain darbe girişiminin lideri okyanus ötesinde ikamet eden FETÖ’nün elebaşı F.G.’nin ve örgütünün anlatıldığı ‘A Life of Hizmet’ adlı kitabın ‘5+1’ yolunda Yunanistan’da Papazisis Yayınları tarafından Yunanca piyasaya sürülmesi kime ve neye hizmettir? Yunanistan ve Güney Kıbrıs siyasi teşekkülleri ‘Düşmanımın düşmanı, dostumdur’ mantığı üzerine bir dış politika sergilemektedirler. Bu yaklaşım özelde Kıbrıs adasına, genel siyasette Ege, Doğu Akdeniz ve coğrafyanın yancılarında çözüm değil çözümsüzlük ve kaos ortamı teşekkül edecektir.
***
15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkan rivayet ve dedikodular hatırlandığında FETÖ üyeleri Güney Kıbrıs’a ellerini kollarını sallayarak gittiği görülmektedir. Yunanistan’ın da örgüt üyelerine iltica hakkı verdiği, koruyup kollandığı ve beslediği görülmektedir. Rum ve Yunan ikilisinin yaklaşımı böyle olmaya devam ettiği sürece Kıbrıs adası ve Doğu Akdeniz’de enerji politikaları çözümsüzlüğün düzen kabul edildiği bir yapıyla sürmeye devam edecektir. Kuzey Kıbrıs siyaset kurumu ve garantörü Türkiye siyaset yapıcıları FETÖ örgütünün ‘amaca göre örgütlenme’ stratejisini iyi kavrayarak siyasi adımlarını atmalıdırlar.