İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

5-Türkiye’deki terörü sözde kınayanlar 24.03.2016

Gündemin ana konularından birisi her gün yüreğimizi yakan ülkemizde canlarımızı alan, yavruları babasız, anneleri evlatsız ve kocasız, kardeşleri abisiz ve ablasız bırakan eli kanlı terör örgütlerinin Türkiye’mize yaptıkları kanlı eylemlerdir. Günümüz siyasi dünyasında jeo – politik ve jeo – stratejik konumu ve önemi açısından  tarih süresince bu topraklarda kaos ve kargaşaya neden olmuştur. Son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin şefkatli elini dost eli olarak görmeyen, demokrasi inancı ve bilinci olmayan terör örgütleri ve bu terör örgütlerine destek veren siyasi uzantılar birlik olarak eylemlerini, bölgesinde güçlü ve küresel aktör olma yolunda hızla ilerleyen devletimize karşı gerçekleştirmektedir. Bu tür eylemler ve sonuçları her ne kadar ülkemizde korku ve panik havası yaratmak istese de Türkiye Cumhuriyeti devleti, milleti ile birlikte güçlü bir devlettir. Bu gibi eylemlere karşı birliğini ve dirliğini her daim muhafaza eder. Görüldüğü üzere geçmiş ve yakın tarihimizde ülkemiz ve milletimiz bu gibi tüm zorlukların üstesinden başarı ile gelmiştir. Ülkemizin bu süreçte yaşadığı sıkıntılara karşı komşu ve kardeş ülkelerin bakışları, tutumları ve yaklaşımları bizler için oldukça önemlidir. Söylenecek her sözün, yapılacak her yorumun tarihe not olarak düşeceğini ve hafızlarda yer edeceğini belirtmek isterim. KKTC kamuoyu ve sosyal medyasında Türkiye’deki terör saldırılarına yapılan sözde taziye mesajları ve yorumlarındaki ‘komşu’ ve ‘garantör’ diye yayınlanan terimler bizleri derinden üzmüştür. Üzülme sebebimiz ve hassasiyetimizi tarihteki yaşanmış bir hikaye ile anlatmak istiyorum.

‘Dostun attığı gül yaralar bizi…’

Hallac-ı Mansur, cezbe ve sekir halinde söylediği ve mazur bulunduğu “Ene’l-Hak” cümlesi yüzünden idama mahkum edilir. Onu asılacağı meydana getirdiklerinde etrafta mahşeri bir kalabalık vardır. Hallac-ı Mansur darağacını görünce güler ve kalabalık arasında gördüğü dostu Şibli’den seccade isteyerek iki rek’at namaz kılar. Ardından şöyle dua eder: “Allah’ım burada senin dinin uğruna gayrete düşüp beni öldürmek için toplananların suçlarını affet.” Bu esnada kalabalık içinden özellikle düşmanları, fırsat bu fırsat diye Hallac-ı Mansur’a taşlar atarlar. Hallac-ı Mansur bunlara ah bile demez, hatta tebessüm eder; ama dostu Şibli ağlayarak kırmızı bir gül atınca Hallac-ı Mansur inler ve şöyle der: “Taş atanlar avam takımı, bilmiyorlar halden anlamazlar. Onların taşı bizi incitmez; ama halden anlayan bir dostun attığı gül bile bizi incitti, canımızı acıttı.” der.

Değerlerimizin bir, acımızın bir, paydalarımızın bir olduğu dostlarımızın yaptığı söz bizi derinden üzer ve incitir.

Vatandaşlık hakkı ve eşit yurttaşlık 

Geçen yazımda dile getirdiğim KKTC’de belirli şartları dolduran ve uzun süredir vatandaşlık haklarını bekleyen, başta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Cumhurbaşkanı Akıncı’ya sorduğumuz soru üzerine, hafta içi bazı görüşmeler yaptım. Bu görüşmelerde aldığım bilgiler doğrultusunda, Sayın Akıncı’nın konuya vakıf olduğunu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve KKTC arasındaki görüşmeler konusu gündeme geldiğinde, iradenin sahibi tarafından insan haklarına uygun ‘eşit yurttaşlık’ ve olası bir federasyon modelinde de KKTC vatandaşı olan bireylerin ‘Birleşmiş Milletler’ huzurunda bile haklarının tescil edildiğini ve korunduğunu duymak beni ziyadesiyle mutlu etti. Ayrıca vatandaş olma haklarını kazanamayan, zamanını bekleyen, çalışan diğer bireylerin dahi haklarının baki olduğunu da duymak iradenin sahibinin konuya hakim ve vakıf olduğunu bilmek umudun ve hayallerin yüklendiği kişinin doğru kişi olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Basının dördüncü güç olarak görüldüğü günümüzde, bizler de denetleyici bir güç olarak konuyu son anına kadar yakından takip edeceğimizi belirtmek isterim.