2016 yılının son Perşembe’si ve son yazısıyla koca bir yılı sağlık ve sıhhat içinde bitiriyoruz. Gelecek yılın siz değerli okuyuculara, ailelerinize, sevdiklerinize ve ülkemize sağlık, sıhhat ve güzellikler getirmesini dilerim.
***
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın seçilmesi sonrasında günümüze kadar gelen müzakere süreci bizi zaman zaman “şimdi çözüm olacak”, zaman zaman da “bundan da bir şey çıkmadı” noktasına getirdi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu günlerinde ‘üçlü zirve’ diye tabir ettiğimiz ve büyük ümitler yüklediğimiz görüşme de BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un liderlere teşekkürüyle sonlandı. Sonrasında ara bölgede toplantı ve yemeklerle mekik diplomasi metoduyla müzakereler sürdü. Kamuoyuna, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yurt dışında olmasını istediği söylemiyle yansıyan, İsviçre’nin Mont Pelerin bölgesinde gerçekleşen müzakerelerde şimdiye kadar hiç konuşulmayan ve bir hafta arayla ‘bam teli’ konuları ‘toprak, mülkiyet ve garantiler’ başlıkları görüşüldü. İlk tur ve ikinci tur olarak nitelendirebileceğimiz sürece Güney Kıbrıs’ın isteğiyle bir hafta ara verildi. İkinci turu da umutlarımız ve hayallerimiz yüksek bir şekilde takip ettiğimiz Mont Pelerin zirvesinde, gece yarısı KKTC Cumhurbaşkanlığı resmi Twitter hesabından atılan mesajla sonladığını anladık. Ercan Havaalanı’nda Cumhurbaşkanı Akıncı’nın basına moralsiz ve umutsuz yaptığı açıklamayla sürecin ve müzakerelerin bittiğini hissettik. BM’nin eski Genel Sekreteri Perez de Cuellar’ın dediği “Kıbrıs sorunu bir labirenttir. Tam sonuna geldiğinizde bir bakarsınız ki başladığınız yere geri dönmüşsünüz.” sözünü İsviçre sonrası hissettik. Ta ki ara bölgede 1 Aralık günü yapılan görüşme sonrası müzakerelerin 9-12 Ocak’ta İsviçre’nin Cenevre şehrinde Güney Kıbrıs’a göre çoklu konferansla yapılacağını duyana kadar. Yani bitti dediğimizde tekrar başladı. Belki de tam manası ile bitmesi ya da çözülmesi için tarafların, garantör ülkelerin ve o güne kadar çıkacak olan görünmeyen tarafların katılması gerekiyor. 2017 yılının ilk en önemli siyasi zirvesi bu olsa gerek.
Devlet aklı ile
Süreç nereye gider bilinmez, lakin Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yaptığı olumlu açıklamalara rağmen Rum lider Anastasiadis’in söylemleri ortada. KKTC’nin milli ve manevi çıkarları devlet aklı ile korunarak çözüm diye tabir ettiğimiz sonuca gitmeliyiz. Farabi, ‘Erdemli Şehir’ isimli eserinde, “devlet akıl ilkesinde kurulan bir yönetimdir” görüşünü dile getirmiştir; çünkü akıl devlet ve millet yönetiminin olmazsa olmazıdır. J. J. Rousseau da “Bizi fanatizmden koruyan, hoşgörülü olmamızı sağlayan akıldır.” diyor. Akıldan beslenen süreçlerin başarısız olma ihtimali yoktur. Akıl, müzakere sürecinde haklarımızı aramamızla birlikte eşgüdüm içerisinde olmazsa devlet de millet de var olamaz. Akıl ve devlet çizgisinden ayrılmadan ‘çözüm’ diye tanımlanan süreç KKTC menfaatiyle tamamlanmalıdır.