İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

45-Kıbrıs konferansı ve Türkiye garantörlüğü 15.12.2016

Kıbrıs’ta 2016 yılının sonunda bir çözüme ulaşılamamış, 2017’deki gelişmeler için gün sayımına girilmiştir. Müzakere sürecinde belirli konularda ilerleme sağlanmasına rağmen “Toprak, Güvenlik ve Garantiler” başlıkları, ilgili tüm tarafların masaya geldiğinde konuşulacağı sıkça vurgulanmıştır. Öyle ki garantör ülkelerin de söz ve hak sahibi oldukları bu önemli başlıklar, son ana kadar görüşülmemiştir. Kıbrıslı Rum ve Türk liderin 1 Aralık’ta müzakere sürecine tekrar devam etme kararına mutabık kalmasıyla Cenevre’de 9 – 11 Ocak tarihleri arasında düzenlenecek olan Kıbrıs Konferansı ile Ada’nın kaderini belirleyeceği beklenmektedir. Türkiye bu konferansa Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile katılmasıyla, konuya verdiği önemi göstermektedir. Her daim Kıbrıs Türk’ünün yanında olan Türkiye, Mont Pelerin’deki görüşmelerinde Rum tarafının yaptığı “Yunanistan’a danışalım” gibi “danışılan” sıfatını taşımamış ve sükûnetini korumuştur. Buna karşın Yunanistan’a danışan Rum yönetimi, Atina’nın sözcüsü gibi sürece olumlu katkıdan çok olumsuz katkıda bulunmuştur.

***

Toplumlar arası müzakeredeki uyuşmazlık ve anlaşmazlıkların yanı sıra Kıbrıslı Türkler arasında da fikir ayrılıkları geçtiğimiz hafta basına yansımıştır. Özellikle Türkiye karşıtı söylemlerde bulunan ve pankart açanlar bilmelidir ki 1974’ten beri Ada’daki barış ve huzur Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Dosta güven ve düşmana korku” veren kudreti sayesindedir. Buna benzer açıklamayı KKTC Başbakanı Sayın Özgürgün, BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’ye de yapmıştır. Türkiye’nin garantörlük statüsünü sürdürmesi Kıbrıslı Türklerin güvenliği için hayati önem taşır. Rum lider Anastasiadis’in yaptığı “BM Güvenlik Konseyi’nin daimî üyeleri Kıbrıs’la ilgili Cenevre Konferansı’nda bulunmalı” açıklaması, Kıbrıs Sorununa Güvenlik Konseyi’nin de karıştırılması çözüm yerine çözümsüzlüğün devamı anlamına gelir. KKTC’nin ikinci Cumhurbaşkanı Sayın Talat, Cenevre’de yapılacak beşli konferansa Çin, Rusya ve Fransa gibi Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin de katılması için Rum tarafının girişimlerine haklı olarak tepki gösterdi. Kıbrıs’ın Orta Doğu’nun kaynayan kazanı Suriye’ye dönebileceği uyarısında bulunan Sayın Talat, Güvenlik Konseyi için “Bu beş daimî üye bir yerlerde barışı sağlamak istiyorlarsa Suriye’de sağlasınlar. Çünkü bu beşin dördü birbirleriyle savaş altındadır.” söyleminde bulundu.

***

Haftalardır Halep’te süren “insanlık öldü” dedirten olayların yaşanması, geçtiğimiz Salı akşamı Türkiye ve Rusya’nın girişimleriyle ateşkes kararına bağlandı. Bu Türkiye’nin “insanlığı kurtarma ve güvenliği sağlama” yolundaki başarısını göstermektedir. Başkanlık süreci öncesinde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan öncülüğünde izlenen Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni dış politikası, bölgede istikrarı sağlayacak önemli aktör olduğunu kanıtlar. Orta Doğu’da olduğu gibi Doğu Akdeniz’de bulunan Kıbrıs adasında da Türkiye’nin garantörlüğü bu bağlamda tartışılamaz. Kıbrıs Konferansı’nda yer alacak diğer tarafların Kıbrıs adasının iç güvenliğinin yanı sıra dış tehlikeler için de Türkiye’nin garantör olacağını kabul etmelidirler.