Uluslararası ilişkiler ve siyasette söz sahibi olmak için çeşitli yollar vardır. Diplomasi ve diyalog bu yollardan biridir. Bu yolla kazanım elde edilir. Diplomasi ve diyalogla kaybedeceğini düşünen taraf bu kazanımını konvansiyonel savaşla da elde edilebilir. Ya da Almanya’yı ortadan ikiye ayıran ‘Berlin Duvarı’ yıkılana kadar süren kamuoyunda ‘Soğuk Savaş’ diye tabir edilen metot ile yapılan savaşla da olabilir. Konvansiyonel savaş, devletlerin düzenli ordu ya da paramiliter grupların kullanılmasıyla yapılır. Soğuk Savaş ise basın yayın organlarının kullanılması, sivil toplum örgütlerinin ve sendikaların kullanılarak kamuoyu oluşturulması ve öğrenci gruplarının çeşitli eylemlerle harekete geçirilmesi sonucu, etki etmek istenilen alan, ülke ve bölge üzerinde kamu düzenini bozucu toplumsal mutluluğu, birlik ve beraberlik ruhunu zedelemek için yapılan faaliyetleri kapsamaktadır.
***
Bu metotlar kullanılarak coğrafyamızda gerçekleştirilen güç kazanımlarına Gürcistan’da 2003 yılında ‘Gül Devrimi’, 2004 yılında Ukrayna’da ‘Turuncu Devrimi’, Lübnan’da 2005 yılında ‘Sedir Devrimi’ni örnek verebilirim. Bu örneklere ek olarak 2013 yılında İstanbul ‘Gezi Parkı’nda’ ağaçların kesileceği ve yerine alışveriş merkezi yapılacağı söylemi ile başlayan yurt geneline yayılan ve kamu düzenini zarara uğratan ‘Diren Gezi’ sloganı ile gündemimizde olan olaylar vardı. Bu tip toplum mühendisliği gerektiren olayların sermayesi insandır. Bu tür olaylarda kullanılan sloganlar duyulduğunda kulağa hoş gelen ‘barış’, ‘demokrasi’ ve ‘hak aramak’ gibi söylemler akla gelir. Düşünüldüğünde hak aramanın nesi kötüdür? Barış ve kardeşlik kimi rahatsız eder? Toplumsal duyarlılık ve birlik olmak ne kadar kötü olabilir? Tabi ki eyleme geçilene kadar kamu malına ve görevlisine zarar verene kadar hiçbirisi zararlı değildir.
***
Müzakere sürecinin sonlanmasına az bir zaman kaldığı için Kıbrıs adasında toprak ile hakimiyet elde etmek isteyen kirli düşüncelere sahip taraf ‘Soğuk Savaş’ metotlarını kullanmaktadır. Geçen hafta meydana gelen hepimizi derinden yaralayan trafik kazası sonrası eylemlerde ‘Türkiye yakımızdan elini çek’ gibi pankartlar, trafik kazası ile bağdaşmayan hak arama faaliyetidir. Bu eylemlere saat düzenlemesi bahane edilerek devam edilmektedir. KKTC Başbakanlık binası zarar görmekte, görevini yapan polis memurları sözde hak arayan kişilerce darp edilmektedir. 5 Aralık Salı günü kamuda yaşamın durması için tüm resmî kurumlarda greve gidilmiş, KKTC’nin dış dünyaya açılan kapısı Ercan Havalimanı da bu eylemlerden nasibini almıştır. Bunlar Anavatan Türkiye ile olan ilişkilere zarar vermek için yapılan eylemlerdir. Bu eylemlerin her alanında Türkiye karşıtlığı işlenmektedir. Güvenlik ve garantimizin dayanağı Türkiye haksız yere suçlanmaktadır. KKTC hükümeti oynanan oyunun farkındadır. Devlet aklı ve sağduyuyla olayları izlemekte, şiddetten uzak çözüm yollarını kullanmaktadır. Bu eylemlerin eylemciye hiçbir faydası yoktur. Kirli ellerin maşası olmaktan başka.