Dış politika satranç oyunu gibi olsa gerek. Hamleler ve restler hep karşılıklı, oyun kuran, oynatan, ya da milli menfaatleri için hamle yapanlar dost düşman olarak zaman içerisinde rollerini değişirler. Kıbrıs adası ve Doğu Akdeniz küresel oyunda yerel aktör gibi görünse de başta Türkiye ve Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeleri ve Doğu Akdeniz’i nakil koridoru olarak kullanan tüm oyuncuları birinci dereceden ilgilendirecek, dünya coğrafyasının en stratejik siyasi alanıdır. Kıbrıs adası bildiğiniz üzere Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ‘yeşil hat’ marifetiyle ikiye bölünmüştür. 1974’ten itibaren Kıbrıs Türklüğü adanın kuzeyinden tanınmadan dünyanın tanıdığı bir ülke olarak kaderini ve oyundaki rolünün yaşayarak günümüze kadar gelmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kurumsal kimliğiyle resmî olarak tanınma mücadelesini, garantör ülkesi Türkiye’yle birlikte vermektedir.
***
Türkiye’nin destek ve hamiliğin de KKTC Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)’nın Semerkant Zirvesi’nde gözlemci üye olmuştur. Geçtiğimiz hafta Ankara’da gerçekleşen zirvede KKTC ilk defa TDT’ında yer almıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahipliğinde yapılan zirvede Sayın Erdoğan konuşmasında “Geçtiğimiz yıl Semerkant Zirvesi’nde teşkilatımıza gözlemci olarak katılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk defa bugün aramızda yer almasından büyük memnuniyet duydum” ifadesiyle üyeliğin ve katılımın önemini ifade etmiştir. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs siyaset kurumu Rum ve Yunan lobisinin olumsuz kampanyalarını ‘gözlemci üyelikle’ bir nevi mat etmiştir. Kıbrıs Türklüğü bu ve bunun gibi diğer üyeliklerle hak ettiği yere kendini taşıyacaktır. KKTC’nin üyeliği sonrası rahatsız olan Rum siyaset kurumu ‘GKRY Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Theodoros Gotsis, KKTC bayrağının toplantıda kullanılması sebebiyle TDT’ye üye ve gözlemci devletler nezdinde önleyici girişimlerde bulunduklarını’ ifade etmiştir. Rum Sözcü Gotsis, ‘KKTC’nin sembollerinin Avrupa Birliği (AB) üyesi Macaristan yetkililerinin huzurunda kullanılmasının kabul edilemez olduğunu, bu nedenle önleyici girişimlere ek olarak, Güney Kıbrıs’ın duyduğu derin rahatsızlığın Budapeşte’ye aktarıldığını’ söylemiştir. Rum siyaset kurumu Kıbrıs Sorunu üzerine yürütülen müzakerelerde olduğu gibi TDT gözlemci üyeliği sürecini de içine sindirememiş ve Kıbrıs Türklüğünün tanınmaması için tüm siyasi oyunları devreye sokacaktır.
***
Yazının başında da yazdığım gibi dış politika satranç gibidir. Analitik zekayla icra edilirse kazanan, fikirleri mantıklı olan olur. Güney Kıbrıs siyaset kurumu ideolojik ve tarihsel çıkmazları sayesinde Doğu Akdeniz’de oyun kurmak yerine su kanalında oynamayı tercih etmektedir. AB üzerinden Macaristan’a baskı kurmasıyla elle tutulur bir sonuç alamaz.
***
Türkiye ve Mısır’ın 10 yıl aradan sonra Dışişleri Bakanları düzeyindeki görüşmesini Kahire’de yapmıştır. Görüşmede, Türkiye-Mısır ilişkilerini normalleştirme çabalarının yanı sıra, Libya gibi bölgesel konular ele alınmış, turizm ve ticaretin geliştirilmesi için yapılacaklar konuşulmuştur. Bu görüşme bölgedeki hamlelerin tekrardan revize edilmesi adına hayati önemdedir. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs aklı selim hamlelerle Doğu Akdeniz’deki hamlelerini güçlendirmektedir. Güney siyaset kurumu bu hamleleri iyi okuyarak kendini kazanan tarafa atmalıdır.