Okyanus ötesinin eski başkanı Truman, ABD’nin batısında yapılacak petrol arama ve çıkarma işleri için ‘kıta sahanlığı’ olarak adlandırılan, ülkelerin deniz yetkilerini tanımlayarak denizlerin de ülkelerin bir parçası olduğunu kabul eden bir anlayışı 1947 yılında ortaya koymuştur. Cenevre Deniz Hukuk Sözleşmeleri, 29 Nisan 1958’de Cenevre’de imzalanıp 30 Eylül 1962’de yürürlüğe girmiştir. Türkiye, bu sözleşmelere taraf ülke değildir. 4 Ana Sözleşmeden oluşan 1958 Cenevre Sözleşmeleri, yerini 10 Aralık 1982’de imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesine bırakmıştır. Yukarıdaki tarihi süreçteki sözleşmeler Türkiye’nin denizlerdeki Mavi Vatan doktrininin zeminini hazırlamıştır.
***
Türkiye Mavi Vatanı için 2 Mart 2004’te BM’ye verdiği notayla bazı batı bölgelerinde egemenlik hakları olduğunu ilk kez iddia etmiştir. BM’ye verilen 4 Ekim 2005 tarihli notada ise 32° 16’’ 18’ ila 28° Doğu boylamı arasında, 34° Kuzey enleminin kuzeyinde kalan deniz alanlarının kendi kıta sahanlığı olduğu ve 28° Doğu boylamının batısında, Ege Denizi’ndeki Türkiye ile Yunanistan kıta sahanlığı sınırının Akdeniz’e ulaştığı noktaya kadar uzanacağı bildirmiş ve 2006’da Türk Deniz Kuvvetleri bölgede Akdeniz Kalkanı Harekatı’nı icra etmiştir.
***
Mavi Vatan kavramı, ilk defa 14 Haziran 2006 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda düzenlenen Karadeniz ve Deniz Güvenliği konulu sempozyumda konuşulmuştur. Mavi Vatan tanımı, 2015 yılı sonrasında Türkiye’nin deniz alanlarında askeri güce dayalı strateji yürütmesinde etkin rol oynamıştır. 2019’da Türkiye tarihinde ilk defa eş zamanlı olarak Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de Mavi Vatan Tatbikatı yapılmıştır.
***
Anadolu karasından hiçbir farkı olmayan denizlerimiz de vatandır. Mavi Vatan tanımı Anadolu coğrafyasının ruhuna uygun, Cumhuriyet Türkiye’sinin deniz ötesi faaliyet ve deniz alan hakimiyeti şiarına hizmet eden bir fikir ve tanımdır. Üç tarafımızın denizlerle kaplı olması Anadolu coğrafyamız kadar denizlerimizin de bölge ülkeleri ve genel siyasi coğrafyamız için emniyet koridoru, yük ve insan taşımacılığı için yol ve denizlerdeki enerjinin yatağı ve nakli için hayati önemdedir. Coğrafyamızın savaş bölgesi olması, Rus–Ukrayna savaşı ve sonrası dönemde ‘tahıl ve enerji’ koridoru olmamız ülkemizin ve vatan olarak tanımladığımız yetki alanlarımızın önemini gözler önüne sermektedir.
***
Bu önem ve stratejiye de yakışan denizlerdeki kalemiz olacak olan TCG Anadolu isimli amfibi hücum gemimiz, Cumhuriyet Türkiye’sinin en önemli vizyon çıktılarından birisidir. Çok maksatlı amfibi hücum gemisi sınıfında olan TCG Anadolu, barışta ve savaşta şan ve şerefli hizmet eden bahriyelilerimizin yüz akı, batmayan kalesi olarak hizmet edecektir. Teknik özellikleri bakımından çağın gereksinimlerini karşılayacak kapasitededir. Cumhuriyet Türkiyesi siyaset aklı ve kurumu, içinden bulunduğu günlük politik konulara boğulmadan coğrafyanın emin devleti Türkiye olarak ordusunu ve hariciyesini güçlendirerek yoluna devam etmelidir.