Kıbrıs ve Doğu Akdeniz bölge ülkeleri ve kıyıdaş devletler için ekonomik menfaat ve güvenlik kaygıları için hayati önemdedir. Türkiye içinse Kıbrıs, soydaşlarının yaşadığı şanla, şerefle kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve garantörü olduğu milli bir devlettir. “Yeryüzünün çağımızdaki merkezi neresidir?” sorusunun belki de yanıtı Doğu Akdeniz ve Kıbrıs adasıdır. Cumhuriyet Türkiyesinin kurucusu Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, 1937 yılında Antalya’da yapılan askeri tatbikat sırasında, yanında bulunan kurmay subaylara “Türkiye’nin yeniden işgal edildiğini ve Türk kuvvetlerinin sadece bu bölgede mukavemet ettiğini farz edelim. İkmal yollarımız ve olanaklarımız nelerdir?” sorusunu sorar. Soruya muhatap olan subaylar değişik görüşler açıklarlar ve Aziz Atatürk, söylenenlerin hepsini dinledikten sonra elini masa üzerinde bulunan haritada Kıbrıs’ın üzerine koyarak: “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir.” demiştir. Ebediyete intikalinin 84. yılında Aziz Atatürk ve Cumhuriyetin kurucu kahraman silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle her gün anmalıyız. 85 yıl önce Kıbrıs’ın önemini askeri tatbikat esnasında kurmaylarına aktaran Mustafa Kemal’in ileri görüşlü bakış açısı günümüzde de halen daha Türkiye yüzyılına ışık olacaktır. Dün olduğu gibi bugün de Kıbrıs adası ve KKTC stratejik önemini koruyarak Akdeniz’deki kıyıdaş devletler ve paydaşlar için önemli bir aktördür.
***
KKTC siyaset kurumu ve Türkiye’deki siyasi karar alıcı, Doğu Akdeniz’in ve Kıbrıs’ın konum ve stratejisini tarihi bakış acısıyla bilerek siyaset üretmelidir. Kıbrıs adasında iki devletli çözüm Türkiye yüzyılının ilk on yılının vizyon projesi olmalıdır. Siyasi tarih dün ve bugün olduğu gibi Rum ve Yunan siyaset kurumu temsilcilerinin Kıbrıs adasıyla ilgili tarihi açıklamalarıyla doludur. Bu tarihi itiraflara örnek olarak 15 Temmuz 1974’teki Yunan cuntasının darbesinden sonra Makarios, 19 Temmuz 1974 günü BM Güvenlik Konseyi’ndeki konuşmasında ‘Adanın Yunan Ordusu tarafından işgal edildiğini, Türklerin de can güvenliklerinin olmadığını ve işgalin kaldırılması için Türkiye’nin müdahale etmesini istediği’ bir konuşması mevcuttur. Rum siyaset kurumunun 1974 öncesi adadaki yaşananların sorumlusu olarak Yunan ordusunu işaret ettiği en önemli itiraftır. Bu itirafla da yeni nesil Rum siyasetçilerin betimlediği gibi Türkiye adada işgalci değil, ‘barış ve huzurun’ garantörüdür.
***
Tarih şuuru ve millî akılla, Türkiye yüzyılının ilk siyasi projesi Kıbrıs adasında KKTC’yi bağımsız bir devlet olarak tanıtmaktır. Analitik zeka ve devlet aklıyla hareket edildiğinde KKTC’nin tanınması için siyasi tüm argümanlar hazırdır. Doğalgaz ve deniz ticaret yollarının güvenliği tam manasıyla KKTC olmadan mümkün değildir. Türk devlet aklı, projelerle Akdeniz’e kıyıdaş ve paydaş devletleri başta olmak üzere diğer akil devletlerle de diplomatik temaslarını arttırmalıdır.