Yoksul ve çoban bir babanın oğlu olması geleceğini din üzerine kurmasında belki de ana etkendir. Çobanlık, tabii ki de kutsal ve değerli bir meslektir. Ekmeğini alın teri ve bedenen çalışarak kazanan insan zaten kıymetlidir, laf üretmeden iş yapan kişidir. Kıbrıs adasının gelmiş geçmiş en önemli Başpiskoposu 3. Makarios’un baba mesleği anlayacağınız üzere çobanlıktır. Makarios, Atina ve Boston Üniversitesi’nde İlahiyat eğitimi almıştır. Makarios eğitimi gereği hoş görü, sağ duyu ve barışı temsil etmesi beklenirken, Kıbrıs adasında kan ve gözyaşının mimarı bir papaz olmuştur. EOKA terör örgütünü ideolojik olarak besleyen ve motive eden baş aktördür.
***
Kıbrıs adasının kaderinde papazlar büyük önemdedir. Hz. İsa’nın 12 havarisinden birisi de Aziz Barnabas’tır. Barnabas İncil’i olarak yıllardır aranan ve üzerine sayısız efsaneler bahşedilen kutsal metinlerin yazarı Kıbrıslı Barnabas’tır. Mağusa bölgesinde kendi adıyla anılan Aziz Barnabas Manastırı ve üzerine yakın tarihimizi ilgilendiren olaylar atfedilmiştir. Gazeteci Kutlu Adalı cinayeti buna en belirgin örnektir. Makarios gibi Barnabas da Kıbrıslıdır. İki tarihi kimlik de yaşarken ve öldükten sonra kavga ve gizli işlerin feyz alındığı nevi şahsına münhasır kişiliklerdir.
***
Bu nevi şahsına münhasır kimliklerin devamı niteliğinde ilk kurucusu ve koruyucusunun havari Barnabas olduğu söylenen Kıbrıs Ortodoks Kilisesi’nin günümüzdeki Başpiskoposu 2. Hrisostomos’tur. Kıbrıs’taki çözümsüzlüğün baş aktörü olarak tanımlanan kurum ve şahıs da 2. Hrisostomos’tur. Başpiskopos Hrisostomos’un barış ve hoşgörüden anladığı Kıbrıs’ta Türk düşmanlığı ve Türkiye karşıtlığıdır. Geçtiğimiz yıl içerisinde Rum Başpiskoposu II. Hrisostomos, Rum hükümetine seslenerek, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ilerlemesinin durdurulması için Rum Ordusu’nun ‘modern silah sistemiyle donatılmalı” şeklinde, üzerine farz olmadan siyasi açıklamalar yapmıştır. Bunlara ilave olarak da Rum Kilisesi geçtiğimiz günlerde kiliselerine bağlı papazlara askeri faaliyetle atış eğitimi vermiştir. Kıbrıs Sorunu ve müzakerelerinin gerçek tarafı Anastasiadis ve müzakere heyeti değildir. Müzakere Kıbrıs siyasetinin en etkili aktörü olarak Kıbrıs Ortodoks Kilisesi ve başpapazı Hrisostomos’la olmalıdır.
***
Silahlanma ve kilise faktörünün farkında olan Cumhurbaşkanı Tatar katıldığı televizyon programında papazların silahlı eğitim için “Bu, asla kabul edilemez. Yerel bir gazetede yer alan bu konuyu gün yüzüne çıkarmamız yerinde oldu.” açıklamasını yapmıştır. Kıbrıs Sorunu adına bir anlaşma olması için de Cumhurbaşkanı Tatar “Kıbrıs’ta bir antlaşma olabilecekse, kilisenin biraz daha geri durması gerektiğini siyasi makamlara da söylüyoruz.” şeklinde, duruşunu ifade etmiştir. Çözüm Kıbrıs Türkünün hak ve menfaati çizgisinde yapılmalıdır. Masadan kalkan taraf kilisenin kontrolündeki Rum siyaset kurumudur. Fakat hakları alınan ve tanınmayansa Kıbrıs Türkü ve KKTC’dir. Gelecek müzakere ve görüşmeler Kıbrıs adasındaki silahlı papazların duruşu göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Kıbrıs Türkü bir yarım asır daha kaderine terk edilmemelidir.