İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

31-Kördüğüm Kıbrıs 08.09.2016

Eylül ayının gelmesiyle birlikte, Ağustos sıcaklarının yerini serin akşamlar aldı. Havanın erken kararması, güneşi kuşatan kara bulutlar çoğumuzun içinde bir hüzün mevsimi olan sonbaharın buruk hislerini yaşatıyor. Doğu Akdeniz’in en önemli adası Kıbrıs, ruhsal, psikolojik ve siyasetiyle kasvetli, hırçın ve bir o kadar üzgün, duygu yüklü karmaşık bir zamandadır. 23 Ağustosta başlayan ve 14 Eylülde son bulacak olan yoğunlaştırılmış müzakere süreci de bu hüzün mevsiminden etkilenmiş olacak ki bir o kadar hırçın, belirsiz ve gerilim üzere giden bir durumdadır. Kıbrıs sorununda taraf olan kurum, topluluk, ülke ve postmodern tabirle ‘üst akıl’ gibi taraflar da bu süreçte belli-belirsiz, kendi istek, arzu, menfaatleri doğrultusunda müdahil olmak ve etkilemek üzere girişimler yapmaktadırlar. Bu da süreci etkilemektedir. Liderler -Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın söylemiyle- aynı kuşaktan olmaları ortak akıl ve ortak çözüm hedeflerinin olduğu kanısını yansıtıyor. Hedef ortak olunca yaşadıkları siyasi gerilim de ortak olmalı ki geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Akıncı’nın KKTC hükümeti ile Kıbrıs sorunu üzerine kamuoyu önünde atışması ve yine aynı şekilde Güney Kıbrıs lideri Anastasiadis de güneydeki siyasi partilere sosyal medya üzerinden, “Bu ülkede yaşadıklarımızdan ders alalım’’ çıkışı ile sitem dolu sözleri Cumhurbaşkanı Akıncı ile aynı baskı altında olduklarının göstergesi ve dışa vurmasıdır. Liderler de  kuşaklarını ve bazı dış faktörleri referans alarak 2016 yılını çözüm ve federasyon modeli için sınır almışlardır. Bu sınır daha çok 2018 Güney Kıbrıs’taki seçimler nedeniyle fiilen ortaya çıkmış gibidir. Zamanın hızla akıp gitmesi, sürenin daralması ve elde yazılı olan ve üzerine imza konmuş başlıkların henüz olmaması sanırım liderleri germiş, sağduyudan da uzaklaştırmıştır. 

Sıklet merkezi ve kontrol dışılık 

Bu bağlamada, evimizin önüyle ilgilenmemiz gerektiği için sözü Cumhurbaşkanımız Akıncı’ya getirelim. ‘Sıklet merkezini’ çözüm üzerine kurması, çözümsüzlük halinde elinde argümanının bulunmaması ve söylemlerinin tükenmesi ihtimali, Cumhurbaşkanı Akıncı üzerinde çok büyük bir yüktür. Bu ağırlık ile de son zamanlarda sağduyu ve iç politik arenada uzlaşıdan uzaklaşmıştır. Mutabakatların açıklanacağı vadedilen 14 Eylüle çıkan süreç çok önemlidir. Ortak açıklama Birleşmiş Milletler ‘deki üçlü görüşmenin öncüsü niteliğindedir. Onun için Sayın Akıncı stres ve vesveseden uzak bir şekilde ‘kıyı başında’ olduğu ve ‘sıklet merkezini’ oluşturduğu KKTC menfaat ve çıkarlarını gözeterek sürdürdüğü müzakere sürecini ‘devlet aklı’ tarzı ile sürdürmeli ve doğal takvim gereği neticeyi almalıdır. Bu noktada Anastasiadis’in Suriye’deki savaş ve Türkiye’deki darbe girişimini örnekleyerek son açıklamalarının birinde kaydettiği ‘Bugünkü durum bazıları için ideal olabilir. Ama değişen tek şey, gelecekteki şartları zorlaştıran verilerdir. Kıbrıslı Rum olsun Kıbrıslı Türk olsun, herkesin gelişmelerin çok defa kontrol dışı geliştiğini anlaması gerekir’ ifadeleri doğru okunmalıdır.