İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

3-KKTC’DE KURUCU/KURULU İRADE VE CEVABI VERİLEMEYEN SORULAR! 10.03.2016

Son dönemlerde gerek Türkiye’nin gerekse KKTC için hayati önem taşıyan ve gündemi meşgul eden konular mevcut.

Türkiye’nin genel gündemini meşgul eden olaylardan yanı sıra KKTC’yi ilgilendiren konuya değinelim. Bu konu, Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC arasında gerçekleşen ve tüm spekülasyonlara rağmen başarı ile tamamlanan “Asrın Projesi” diye tabir ettiğimiz su temin projesidir.

Başka bir konu da, 26 Nisan 2015 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası tekrar hızlanan, KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasındaki müzakerelerdir.

KKTC’nin gelişimi için önemli olan bu iki konu KKTC Yasama ve Yürütme organları tarafından ne derece ciddiyet, bilinç ve önemle tartışılmakta ve kamuoyu ne derece bilgilendirilmekte olduğunu sormak yerinde olacaktır. Zira ülkemiz ve milletimizin menfaati ve bekasını ilgilendiren bu konuların ilgilileri ne derece konular üzerinde fikir beyan etmekte ve hangi iradeye dayanarak görüşlerini şekillendirmekte olduğunu KKTC halkı da merak etmektedir.

Konuyu biraz daha açalım: Üniter devlet, tanım itibari ile siyasi otoritenin tek merkezde toplandığı, merkezi otoritenin tek bir anayasa ile sağlandığı devlettir. Bu sistemde Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri güçler ayrılığını sağlar bir nevi bir birini denetçi nitelikte çalışmalar yapar.

KKTC’de Yasama faaliyetlerinin yürütüldüğü iradeyi KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber’in temsil ettiğini, yürütmenin başında da mevcut iktidarda olan CTP – UBP hükümetinin Başbakanı Ömer Kalyoncu’nun olduğunu hatırlatmakta fayda var. Yargı organını da bağımsız mahkemeler temsil eder. Dile getirdiğimiz bu makam ve iradeler, ‘kurucu iradenin’ anayasa ile yetkilerini belirlediği ve yine anayasa için de belirlenen yetkiler dahilinde sınırlarını bilerek ‘kurulu irade’ olarak görevlerini icra ederler.

Bu bağlamda, KKTC kurucu iradesini kimin temsil ettiğini sorgulamamız gerekiyor. Zira kurucu irade, bir toplumu yeni baştan kuran iradedir. Anayasa hukukçusu Mümtaz Soysal, “Anayasa sözünde temel kuruluş anlamı var. Anayasa öyle bir yasa ki, devletin temel yapısını ve bu yapının başlıca işleyiş kurallarını gösteriyor.” diyor. Soysal’ın bu tanımını KKTC’deki gelişmelere bağladığımız zaman kurucu iradenin tamamen bağımsız ve sınırsız bir iradeye sahip olduğu ortaya çıkıyor. Özetle kurucu iradenin temsil makamı Cumhurbaşkanlığı makamıdır ve temsilcisi Mustafa Akıncı’dır.

            Sorularla devam edelim: Yukarıda anlatmaya çalıştığım ‘irade’ KKTC’de ne derece işlemektedir?

            Asrın Projesi olarak nitelendirilen su temin projesinde Sibel Siber, neden Cumhuriyet Meclisi’nde saf dışı kalmasına göz yummuş ve CTP parti meclisinin kararına tabi olmuştur?

            Cumhuriyet Meclisi neden geniş tabanlı bir istişare ile çalıştıramamıştır?

            Yine aynı konuda CTP – UBP hükümeti Başbakanı Ömer Kalyoncu nasıl oyun dışına itilmiştir?

            CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’ın kurgusuna kimler onay vermiştir?

            Bütün bu olayların ışığında KKTC’de iradenin temsilcisi kimdir? Hangi düşüncedir?

KKTC – GKRY arası görüşmelerde Rum yönetimin mantığa aykırı isteklerinden birisi olan Güzelyurt bölgesinin Rumlara verilmesi doğrultusunda görüşmelerin olumlu yönde olacağı talebini neden kurulu iradenin temsilcilerinden Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber karşı durmamış ve görüş beyan etmemiştir?

Bütün bu soruların ışığında görünür tek bir gerçek ortaya çıkıyor. O da Kurucu İradenin temsilcisi Mustafa Akıncı’nın hem Güzelyurt bölgesi hakkındaki görüşü ve beyanı hem de genel olarak görüşmelere devlet aklı ile yaklaşması, olayları bu yönde yorumlaması ve tavrını millet ve devletten yana koymasıdır.

            Milli İrade Geliyor!

KKTC’deki mevcut yapıyı tarihten bir not ile hafızalarımızı tazeleyelim: Halkın oyu ile 1959 yılında Demokrat Parti’den Adana Belediye Başkanı seçilen Ali Sepici, 1960 ihtilali ile makamından yaka paça atılarak görevinden alınır. Yıl 1963 olduğunda Adalet Partisi’nden tekrar belediye başkanı seçilen Ali Sepici, seçimlerin ertesi günü evinden çıkar ve Adana Belediyesi’ne doğru yoğun bir halk coşkusu ve sevinci ile omuzlarda makamına çıkarılır. Yıllar sonra bir gün başından geçen badireleri anlatırken Ali Sepici’ye şöyle denir: “Halka hizmet ettiğin için, halk senin o gün omuzlarında makamına taşıdılar.” Ali Sepici’nin yanıtı ise şöyle olur: “Omuzlarda taşınan ben değildim. Milli iradeydi.”

Tarihten alıntıladığım bu kesitte de gördüğünüz gibi milli veya kurucu iradeye hizmet eden kişi, her zaman tarih arşivinde altın harflerle yazılmıştır. Aklını, fikrini başka bir iradeye teslim etmiş olan kişi ise her zaman tarih notlarına hain olarak yazılır.