İngiliz diplomat Jane Marriott vaktiyle yazdığı ve İngiliz Avam kamerasına sunduğu “Arap Dünyasında Eğitim” konulu raporu, Afganistan ve Taliban gündemi sonrası en çok konuşulan ve sosyal medyada paylaşılan metin olmuştur. Bayan Marriot’un raporunun en çarpıcı kısmı “En zeki öğrenciler tıp ve mühendislik okuyorlar. İkinci derece mezunlar ise iş idaresi ve iktisat gibi bölümleri okuyarak birinci derece mezunların yöneticisi oluyorlar. Üçüncü derece mezunlar ise siyasete yöneliyorlar ve ülkenin siyasetçileri olarak birinci ve ikinci derece mezunlara hükmediyorlar. Fakat eğitimde tamamen başarısız olanlar ise ordu ve emniyete katılarak siyaset ve iktisata tahakküm ederek onları mevkilerinden indirip isterlerse öldürüyorlar. Gerçekten dehşet verici olansa asla hiçbir okula gitmeyenler din adamı oluyorlar ve herkesin kendilerine itaat etmesini sağlıyorlar.” şeklinde betimlediği kısımdır. Günümüzde Ortadoğu ve Arap coğrafyasında yaşananları izlediğimizde diplomat hanımın raporundaki paragraf her şeyi özetlemeye yetmektedir.
Taliban
Yirmi yıl önce doğup büyüdüğü topraklardan Amerikan müdahalesiyle kovulan Taliban, Kabil başta olmak üzere Afganistan’ı üç dört gün içerisinde neredeyse hiç mermi atmadan geri almıştır. Taliban, Afganistan’ın en büyük etnik grubu olan Peştunlardan oluşan kimine göre terör grubu, kimine göreyse İslami siyasi bir aktördür. Taliban 1994 yılında Sovyetler Birliği’ne karşı ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve Pakistan İstihbarat Servisi’nin (ISI) desteğiyle Molla Muhammed Ömer liderliğinde kurulmuştur. Taliban kurulumu sonrası Peştun ağırlıklı Kandahar’ı ele geçirmiştir. Taliban Afganistan’da yolsuzluğu ve rüşvete karşı mücadele edeceğim mottosuyla taban bulmuş ve ilk senesinde 12 şehirde kontrolü sağlamıştır. Düşünce Kuruluşu Newlines Enstitüsü’nden Kamran Bokhari Taliban’ın güçlendiği ve zemin bulduğu süreci ifade etmek için “O zamanlar halk gerçekten kanunla düzen istiyordu ve bunların hiçbiri yoktu.” demiştir. Bu boşluğu iyi dolduran Taliban, Eylül 1996’da Kabil’e girerek yönetime el koymuştur. Sonrasında İslam Emirliği kurduğunu ilan etmiştir. Şeriata dayalı anayasal sistem yürürlüğe girerken şeriatın gündelik hayatta uygulandığını takip etmek için Emr-i bil Maruf (İyiliği Emretme) Bakanlığını kurmuştur. Taliban’ın bu uygulama ve görüşleri Radikal Selefi bir örgüt yapısına sahip olduğunu da göstermektedir.
11 Eylül
ABD 11 Eylül sonrası Taliban’dan El Kaide lideri Usame bin Ladin’i istemiştir. Taliban bu isteği Ladin’in ‘misafir’ olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. ABD istediğini alamadığından Amerikan rüyasını ‘kabusa’ döndürmek için Afganistan’da örgüte karşı duran, Abdül Reşid Dostum’un da yöneticisi olduğu Kuzey İttifakı’nın desteğiyle Taliban’a büyük darbe vurmuş ve Afganistan’dan çıkmasını sağlamıştır. Gelinen son süreçte ABD’nin Afganistan’dan görevli köpeklerini bile alarak çıkmasıyla Taliban elini kolunu sallayarak Afganistan’ı tekrar kovulana kadar ele geçirmiştir.
Mevzilenme
ABD Afganistan’ı terk ediyor gibi görünse de Barack Obama’nın başkanlığı sürecinde başlayan ve Biden döneminde olası dış politika yaklaşımı ‘mevzilenme’ stratejisini coğrafyamızda uygulamaktadır. Türk Akademisi TASAV’da yayımlanan Dr. Kürşat Korkmaz’ın “Trump Dönemi ABD Politikaları ve Biden Döneminden Beklentiler” başlığındaki raporunda ABD’nin bu stratejisini ‘izolasyonculuk ve liberal kurumsalcılığın’ karışımı olarak betimlemiştir. Türk siyaset kurumu karar alıcıları hariciye siyasetlerini Afganistan’ın tekrardan Taliban’a bırakılması ve ABD’nin mevzilenme stratejisine göre okuyup uygulamalıdırlar.