Kıbrıs adasını fiili olarak ikiye bölen teşekkül Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü’dür. 1960 sonrası 1974’e kadar geçen süreçte Rum terör faaliyetlerine sadece gözlemci kalarak Rum Kilisesi ve EOKA tarafında varlığını sürdürmüştür. Kıbrıs Türkünüyse kaderine terk ederek yoktan var ettiği mücadelesini sadece izlemiştir. Mücadele yıllarında bilhassa Erenköy bölgesindeki saldırılara sessiz kalarak tarafını belli etmiştir. Güncel siyasi gelişmeler ışığında Kıbrıs’ta varlığını devam ettiren BM Barış Gücü ve Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne alınmasıyla AB organları Kıbrıs’ta Türk varlığına duyarsız kalmaya devam etmektedirler. Yarım asırdır devam eden müzakereler AB’nin çözümden çok çözümsüzlüğün tarafı olduğunu Türk siyaset kurumu karar alıcılarına göstermiştir. Gelinen süreçte adada iki devletli çözüm ön görülmektedir. Kıbrıs Türkü’ne AB organlarının merhem olamayacağı aşikardır. Hal böyle olunca BM Barış Gücü’nün varlığı da Kıbrıs adasında sorgulanmalıdır. Görev süresinin uzatılması veyahut bitirilmesi, Kıbrıs adası için önemli bir evre olmalıdır.
Teğmen Willy
BM’nin geçmiş mücadele yıllarındaki duyarsızlığını BM Barış Gücü’nde görevli İsveçli Teğmen Willy Lindh’nin hikayesinde görmek mümkündür. 1964 senesinde Barış Gücü subayı olarak olarak Erenköy’de görev yapan Teğmen Willy, Rumların Erenköy bölgesine binlerce asker, tank ve top yığdığının ve 3 gün içerisinde Erenköy bölgesindeki Türk varlığına saldırarak yok edecekleri bilgisine ulaşır. Teğmen Willy elde ettiği bilgiyi Barış Gücü yetkililerine aktarır ve Rum katliamının önüne geçmek ister; fakat Barış Gücü komutanları bölgeden çekilin talimatını iletirler. Teğmen Willy’nin Rum ordusu komutanlarına da yaptığı saldırıyı durdurun baskısı sonuç vermez. Teğmen Willy girişimlerinin başarısız olduğunu ve insanlığın öleceğini gördüğü için emrindeki 45 askerle bölgede kalmakta ısrar eder. Rum saldırıları sırasında yaralanan Türkleri helikopter ve zırhlı araçlarla Lefke ve Lefkoşa hastanelerine götürerek Kıbrıs Türküne hizmet eder. Rumların saldırıları 5 Ağustos’ta başlar. 8 Ağustos günü saldırıların en arttığı zamandır. Mali tepesi düşmüş, tepeyi savunan öğrenci komutanı Eşber Serakıncı ağır yaralanmıştır. Öğrenci komutan Serakıncı arkadaşlarından kendisini bir maki altına saklamasını ve geri çekilmesini ister. Öğrenci mücahitler istemeyerek komutanının dediğini yapmışlardır. Gündüz açık hedef oldukları için gece olunca Teğmen Willy’den yardım isterler. İşgal edilen tepeye gidip Eşber Serakıncı’yı ve sakladıkları silah ve cephaneyi getirmesini isterler. Teğmen Willy, yardım isteğini kabul eder ve Eşber komutan ve mühimmatı taşır. Eşber Serakıncı Barış Gücü helikopteriyle Lefkoşa Rum bölgesindeki BM hastanesine götürülür. Orada 9 saat süren bir ameliyat geçirir. Sonrasında Türk bölgesine nakledilir 9 ay tedavi gördükten ve birkaç ameliyat daha olduktan sonra iyileşir ve 1974 Barış Harekatı’na da katılır. Kuzey’de Türk devleti kurulduktan sonra 30 yıl gibi bir süre milletvekilliği, İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yapar. BM Barış Gücü’nün duyarsızlığına aldanmadan insanlık için hizmet eden Teğmen Willy Lindh’de görevden alınır. İsveç’te yargılanır ve 8 ay cezaevi yatar. Sonrasında İsveç’te iş bulamaz ve Türkiye’ye gelir. Erenköy’den tanıdığı öğrencilerle İstanbul’da Kıbrıs öğrenci yurdu ve Ankara’daki Kıbrıs öğrenci yurdunda kalarak Türkiye’de turizm rehberliği yapar. 2000’li yılların başında Kıbrıs’a yerleşir ve Alsancak bölgesinde eşi ve Kuzey Kıbrıs’ta evlenen kızıyla yaşar. Hikâye gibi anlatılan bu hatıratların muhatapları sağdırlar. Kıbrıs Türküne AB veyahut BM’nin bir hayrı dokunmamıştır. Günümüzdeki siyasi tanınma mücadelesinde karar alıcılar geçmişi iyi idrak ederek hareket etmelidirler.