Geçtiğimiz hafta Kıbrıs sorununa çözüm adına 5+1 gayri resmî görüşmeler Cenevre’de gerçekleşti. Kuzey Kıbrıs ve Türkiye siyaset kurumu karar alıcıları kalıcı çözüm için altı maddelik önerisini Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Guterres’e teslim ettiler. Altı maddenin birinci maddesi BM Genel Sekreteri Guterres’e büyük sorumluluk yüklemektedir. Birinci madde “Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi’nin iki tarafın eşit uluslararası statüsünün ve egemen eşitliğinin güvence altına alındığı bir kararı kabul etmesi için inisiyatif alacaktır. Böyle bir karar, mevcut iki devlet arasında işbirliğine dayalı bir ilişki kurulması için yeni bir temel oluşturacaktır.” şeklindedir. Kuzey Kıbrıs siyaset yapıcıları ilk maddeyle BM ve Güvenlik Konseyi nezdinde eşit olalım ki eşit zeminde müzakereler başlasın demektedir. Bu hamle Kıbrıs Türkü için hayati önemdeki bir adımdır.
Peki Güvenlik Konseyi kimlerden oluşmaktadır?
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) BM’ye üye ülkeler arasında güvenlik ve barışı korumakla yükümlü en güçlü BM organıdır. BM’nin diğer organları sadece tavsiye niteliğinde kararlar alabilirken, Uluslararası Adalet Divanı ile birlikte bağlayıcı karar alma yetkisine sahip iki BM organından birisidir. Bu bağlayıcılık üye ülkelerin tamamı tarafından Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda açık bir şekilde belirtilmiştir. Böylesi önemli bir konseyden Kuzey Kıbrıs için istenilen birinci maddenin çıkması Kıbrıs Türklerinin yarım asrı geçen mücadele tarihlerinin siyasi sahnesinde kader denk noktası niteliğinde olacaktır. Toplam 15 üye ülkenin bulunduğu BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimî üyesi ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa’dır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği “Dünya beşten büyüktür.” söyleminin muhatabı bu beş ülkedir. Sayın Erdoğan doğru söylemektedir. Dünya beşten büyük ve bu beş ülkenin menfi hislerinden dünya ve insanlık daha değerlidir.
***
Şimdi gelelim ‘Kıbrıs Sorunu’na. Anadolu insanının çokça kullandığı “Zurnanın zırt dediği yer” betimlemesine “Yapılmakta olan bir işin en önemli, en özen isteyen, en can alıcı yeri.” olarak tabir edilen andadır Kıbrıs sorunu. Neden dersek Güvenlik Konseyi’nin karar alıcı 5 ülkesinin Doğu Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Ortadoğu siyaset kurum ve alanlarındaki pozisyonları ve birbirleriyle olan örtülü veyahut aleni savaşlarıdır. Şimdi Çin’le ABD, Rusya ile ABD Kuzey Kıbrıs adına nasıl ortak bir noktada buluşurlar? Kıbrıs adasında dinleme merkezi olarak görev yapan Ağrotur ve Dikelya üslerine sahip İngiltere, nasıl konseyde Kuzey Kıbrıs adına hamle yapacaktır? Veyahut Güney Kıbrıs’ta hiçbir hukuki dayanağı olmadan askeri havalimanını kullanan Fransa nasıl bir karar verir? Bu beş daimî üye ülkenin, Kıbrıs adasının üç garantör ülkesiyle ayrı ayrı diyalogları ve Türkiye ile olan münasebetleri de göz önüne alırsak çıkacak olan sonuç üç aşağı beş yukarı ortadadır. ‘Görünen köy kılavuz istemez’ misali Kuzey Kıbrıs karar alıcıları Ankara ile ortak akılla bu yılın sonbaharında başlamak üzere KKTC’nin tanıtılması için adım atmalıdırlar.