Transatlantik kadar Akdeniz için yanıp tutuşan diğer bir güç Kremlin’dir. Tarih sahnesinde yer aldıkları andan itibaren, Rusya’nın Akdeniz hayali hep sıcak olarak fikir ve eylemde olmuştur. Günümüzden Çarlık Rusya yönetimine kadar giden tarihi süreçte Rus dış politikasının ana konularından birisi ‘sıcak deniz’ olarak betimlenen Akdeniz’e inmek ve egemenlik sahasını oluşturmaktır.
***
Rusya’nın Akdeniz politikası için birbirinden bağımsız gibi görünse de tarihi süreç içerisinde Akdeniz için stratejik adımları olmuştur. Bunlar, Kırım’ın 1783 yılında Ruslar tarafından ilhakı, Balkanlarda Ortodoks Hristiyanların hamiliğini üstlenmesi ve panslavist bir politika izlemesi, Boğazlar üzerinde söz sahibi olmak istemesi, Yunanların bağımsızlık hareketini desteklemesi ve Kafkaslar üzerindeki nüfus mücadelesidir. İfade ettiğim tarihi süreç ve konular birbirinden bağımsız gibi görünse de Rusya’nın Akdeniz’e inme stratejisi için dönemsel olarak ileri karakol ve hamleleridir.
***
Çarlık Rusya ve SSCB dönemi sonrası 1990’ların sonuna değin, Rusya ekonomik ve siyasî anlamda istikrarsız bir dönem yaşamıştır. Bu süreç zarfında tarihi hayal ve planları, sıcak denizlere inme fikri de dönemsel olarak sekteye uğramıştır. 2000’li yılların başından itibaren Putin’in başkanlığında Kremlin, Sovyet coğrafyasını ve nüfus alanlarını tekrar etkisi altına almaya başlamıştır. Gürcistan ile yaşadığı çatışma, Ukrayna ile yaşadığı sorunlar ve Sovyetlerin dağılmasıyla elden çıkan Kırım’ın tekrar işgal edilerek ilhak edilmesi 2000’ler sonrası Rusya’nın kendine gelmesine örnektir.
***
Rusya’nın stratejik adımlar atmasını önlemek için batılı güçler ekonomik yaptırımlarla Rusya’yı hedef almıştır. Enerjisi ve kapasitesi batılı hâkim güçlerin saldırısıyla çıkmaza girse de Akdeniz’e komşu ülkelerde vuku bulan Arap Baharı, Rusya’ya aradığı rahatlama ve Akdeniz’e inmesi için aradığı alanı yaratmıştır. Suriye iç savaşıyla birlikte NATO ve ABD’nin Suriye politikasındaki eksiliğini Rusya fırsata çevirmiş, Tartus’taki askerî deniz üssüne ek olarak Lazkiye’de limanda bulunan varlığını garanti altına almıştır.
***
Rusya sıcak deniz olarak betimlediği Akdeniz’deki varlığını korumak ve devamlılığını sağlamak adına, dönemin savunma sanayinden sorumlu Başkan Yardımcısı Dmitry Rogozin’in ifade ettiği yeni doktrinle NATO’nun doğuya genişlemesine cevap vermek için 26 Haziran 2015’te “Atlantik Bölgesel Öncelik Alanı” altındaki 58. maddesinde kurallarını koymuştur. Bunlar, “1- Bölgeyi bir askerî-siyasî istikrar ve iyi niyet alanına dönüştürmek için kararlı bir politikanın takip edilmesi, 2-Kalıcı olacak şekilde yeteri kadar Rus donanmasının bölgede varlığının garanti altına alınması, 3-Kırım ve Krasnador Limanlarından Akdeniz Havzası’ndaki ülkelere seyrüseferlerin genişletilmesi” şeklindedir.
***
Rusya’nın Akdeniz stratejisini resmî evraka dökülmüş hali yukarıdaki üç maddede gizlidir. Bu maddeler NATO-ABD ve transatlantik olarak betimlenen güçlerin menfaatine terstir. Dış politika kazan-kazan üzerine kurulduğu düşünüldüğünde Türk dış politikası ve Kuzey Kıbrıs’ın menfaatiyle dönemsel olarak çakışacak haller olacaktır. Güney Kıbrıs’ta varlık gösteren Rus sermayesi Akdeniz’deki askerî varlığıyla birleştiğinde Kıbrıs adası ve Kuzey Kıbrıs hassas dengelerle devlet siyasetinin teşekkül ettirilmesi gereken bir haldedir. Transatlantiğin ve Rusya’nın güç mücadelesi göz önüne alınarak Kıbrıs Sorunu adına başlanacak müzakere ve görüşmeler duygusal zekadan uzak, analitik yaklaşım ve devlet aklıyla yönetilmelidir.