Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyeti’nin güncel dış politikasını ‘irade beyanı’ tanımlaması altında açıklamış ve yazmıştım. Türkiye, insanlığın huzuru ve milli güvenlik siyasetinin ön gördüğü tehdit ve düşmana karşı; siyasi- ticari ve askeri faaliyetleri hukuka uygun bir şekilde icra etmektedir. Yakın siyasi coğrafyası Suriye, Irak ve Ege’de veyahut mavi vatan komşusu Libya’da faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu faaliyetler Kurtuluş Savaşı sürecinde olduğu gibi günümüz siyaset kurumunda da küresel imparatorluk hayali kuran, siyasetlerini sömürü mantığı üzerine inşa eden batılı devletleri rahatsız etmektedir.
***
Güney komşumuz Suriye’nin toprak bütünlüğünü parçalamak, Irak ve Suriye petrol yataklarını sömürme ve batıya naklini yapacak uydu devlet planına Türkiye askeri harekatlarıyla darbe vurmuştur. Faaliyet alanında Suriye halkının refah ve huzuru içinse insani faaliyetlerini yaparak toprak bütünlüklerini korumuş ve yerel meclislerle kendi topraklarında kendilerini yönetmenin önünü açmıştır. Bu faaliyetler sözde demokrasi ve özgürlükleri tanıyan sömürü üzerine siyaset yapan batı devletlerini rahatsız etmiştir.
***
Cumhuriyet Türkiye’si Suriye’de olduğu gibi Doğu Akdeniz ve Kıbrıs siyasetini de uluslararası hukuktan aldığı güçle, Kıbrıs Türkü ve kendi hak ve menfaati üzerine inşa ederek küresel sömürgecilere karşı irade beyanıyla duruş göstermektedir. Bu duruşta Suriye politikasında olduğu gibi sömürü üzerine faaliyet yapan devletleri rahatsız etmiş ve Türkiye karşıtlığına başlamışlardır.
***
Son olarak güncel dış politikamızın Ortadoğu ayağının en önemli hamlesi olan Libya’daki faaliyetlerimiz başta Fransa olmak üzere batılı sömürgeci devletleri rahatsız etmiştir. Libya’nın resmi tanınmış, halkta karşılığı olan hükümetiyle yaptığı mücadele Afrika kıtası ve sömürülen ülkelere bağımsızlık hayali ve örneği olmaktadır.
***
Geçtiğimiz günlerde oynanan oyunu kamuoyuna duyurmak için Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Libya’nın Misrata Hava Üssü’nde BBC’ye mülakat vermiştir. Sayın Akar açıklamasında Fransa’nın Libya’da Hafter’i desteklemesinin müttefikliğe uymadığını Fransa’nın NATO’yu kullanmak koşuluyla Türkiye ile gerilim yaratmaya çalıştığını söylemiştir. Akar açıklamasının devamında “Biz Fransız gemisini taciz etmediğimiz gibi, Fransız gemisi bizim üç gemimizin ilerlediği konvoya 20 deniz mili süratle araya girmek suretiyle çok tehlikeli bir manevra yaptı.” diyerek gerçeklerin NATO tarafından ilerleyen günlerde ortaya çıkarılacağını belirtmiştir. Görüldüğü üzere Doğu Akdeniz ve Libya siyasetinde Türkiye’nin hamleleri bazı ülkelerin çıkarlarına aykırı bulunduğu için NATO’yu Türkiye karşıtlığında kullanmak isteyen sömürü zihniyetli devletler vardır.
***
Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikol da Takvim gazetesine yaptığı açıklamada “Fransa Afrika sömürgelerini kaybetmeye başlayınca Türkiye’ye saldırıyor.” diyerek konuyu net bir şekilde belirtmiştir. Doğu Akdeniz için Kıbrıs adasının önemi gibi Libya’da Afrika kıtasının giriş kapısıdır. Sömürüye karşı mücadele veren Libya halkına Türkiye desteği bir nevi Afrika kıtasının Akdeniz girişini tutması demektir. Bu net tavır Fransa’yı rahatsız etmekte ve tüm Doğu Akdeniz siyasetini etkisi altına alacak gerilimlere kapı aralamaktadır. Bu bağlamda Kuzey Kıbrıs siyaset kurumu güncel dış politikayı iyi okuyup iç siyasette boğulmadan Doğu Akdeniz ve Ortadoğu siyasetinde rol almalıdır. Hakkı olan tanınırlık ve zenginliklerden Türkiye’yle yürüteceği ortak devlet aklıyla krizi yöneterek kazançlı çıkmalıdır.