Kıbrıs görüşmeleri hızlı ve yoğun bir şekilde devam etmekteyken Doğu Akdeniz de hidrokarbon yatakları ile enerji jeopolitiği ve önemi ile gündemdedir. Türkiye, Rusya ve İsrail arası ilişkilerin iyileşmesi ve bu ülkelerin yollarının bir şekilde Kıbrıs’ta birleşmesi, uluslararası ilişkiler açısından ve Kıbrıs’ın geleceği açısından önemlidir. Coğrafyamızda etkili siyasi olayların kaynağı bilinmediğinde ya belli bir grup ya da görüşe sahip kişilerin istediği veya menfaat dışı bir siyasi olay gerçekleştiğinde dillere yapışan ve hemen bir derinlik katan cümle ‘üst akıl’ oyun kuruyor. ‘Okyanus ötesi’ planlar diye tabir ettiğimiz ve ima edilen ülke de Amerika Birleşik Devletleri, Kıbrıs adasıyla ilgi ve alakasını son zamanlarda hiç olmadığı kadar artırdı. Son birkaç ay içerisinde ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Asya İşlerinden sorumlu müsteşarı Victoria Nurland da adaya ziyaretlerde bulunmuş ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Danışmanı Espen Barth Eide ile de görüşerek kırk yılı aşkın bir süredir devam eden ‘Kıbrıs Sorunu’na çözüm yolunda ‘okyanus ötesi’ bir bakış ile katkı koymak istemiştir. Özetlemeye çalıştığım gibi konunun tarafları çok ve her geçen gün de Doğu Akdeniz’de güvenli liman arama umutlarına giren ülkeler konuya ilgi ve alakalarını artırmaktadırlar. Özünde Kıbrıs adasında yaşayan iki milletin ve iki devletin ortak sorunu olan konu, her geçen gün enerji jeopolitiği Doğu Akdeniz’de güvenli liman, enerjinin Avrupa’da konuya müdahil olan ‘üst akıl’ diye tabir edilen devletin Avrupa’daki partnerine/stratejik ortağına güvenli gitmesinin menfaati ile konu çıkmaza ya da çıkışa doğru gitmektedir.
Kader denk noktası
Türk siyasetinde “Büyük Doğu Hareketi” diye tabir edilen görüşe fikir önderliği eden şair/yazar rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, insan yaşamında hayati olayların ve insanın yaşamını değiştiren olayların olduğu ‘an’ı ‘kader denk noktası’ diye tabir etmektedir. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın kader denk noktası da Cumhurbaşkanı seçildiği süre ve zaman dilimidir. Siyasi yaşamına ara vermesi, yurt dışında yaşaması, sonrasında KKTC’ye dönmesi ve bağımsız bir şekilde adaylığı çözüm için umut olması, Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamıştır. Bu fırsatı yakalaması, rahmetli Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘kader denk noktası’dır. Sayın Akıncı da var gücü ile ve yapıcı siyaset tarzı ile konuyu KKTC devleti ve milletinin menfaati yolunda çözmek için çalışmaktadır. Sayın Akıncı’nın kader denk noktası ile başlayan süreci bireysel olarak yaşasa da KKTC halkının menfaati ve bekası için ‘kader denk noktası’ olmuştur. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tüm iyi niyeti ile müzakere heyetine başkanlık yapmaktadır. İyi niyet göstergesi ile sürece zarar vermemek için zaman zaman kan tükürse de, kızılcık şerbeti içtim demektedir. Bu niyetine karşılıksa Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Anastasiadis ve siyasi aktörleri tam tersi bir yaklaşım ve çıkışlar yapmaktadır. Bunlardan bazıları Annan Planı döneminde istenen Güzelyurt’un Rumlara verilmesi çıkışıdır. Bu uzlaşıdan uzak çıkışlara bir örnek daha verecek olursak 13 Temmuz Çarşamba günü Sefa Karahasan imzalı Milliyet gazetesi haberidir. ‘Kıbrıs’ta ırkçı parti Türkleri hedef alıyor’ başlığıyla okuduğumuz haber çözüme olan Rum halkının ne kadar uzak olduğunun göstergelerinden biridir. Son olarak Sayın Akıncı’nın Eylül ayında “Uluslararası Konferans” söylemi GKRY’de hoşnutsuzlukla karşılanmaktadır.
Devlet siyaseti
Yakın siyasi tarihimizin ve yaşamımızın ana hikayesi ‘Kıbrıs Sorunu’dur. Öznesi KKTC’dir. Çözüm için büyük oyunlara, ‘üst akıl’lara ya da ortak yaşama fikrine ihtiyaç yoktur. Kıbrıs adasında iki devlet, iki millet vardır. KKTC heyeti ‘kader denk noktası’ sürecini elinden geldiği şekilde olumlu geçirmek istese de bir tarafta ne istediğini bilmeyen, ipe un seren bir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vardır. KKTC devletinin özgürlük mücadelesinde devlet olma yolundaki ana destekçisi Türkiye Cumhuriyeti devleti ile ‘iki devlet, bir millet’ mantığında dış politikasına jeo-politik ve jeo-stratejik pozisyonunu verdiği güç ve koz ile yön vermeli ve hak ettiği tanınırlığı kazanmalıdır.