“Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin, düşersin; şaşmam dersin, şaşarsın; Öldüm der durur, yine de yaşarsın.” demiş Mevlâna Celalettin Rumi yüzyıllar önce. Hangimizin bu dünyada garantisi var ki? Taksitle ödediğimiz sağlık sigortaları birden geçersiz oldu. Neden diye sorulduğunda korona öncesi sözleşme yapıldığında “Covid-19” diye bir hastalık ve tanım olmadığı için cevabı alındı. Allah’tan kadim devletimiz ayakta ve korona virüsü için ücretsiz bakım yapıyor. Korona virüs öncesi asgari ücretin kat be kat fazlasına alınan deri çanta ve ayakkabı gibi pahalı markalar virüs sonrası en lüzumsuz nesneler oldu. Korona virüs sonrası pamuklu kumaştan yapılmış, günlük yıkanabilen bez çanta ve ayakkabılar lüksün yerini aldı. Pahalı parfümler yerini limon kolonyasına ve sabuna bıraktı. Normal şartlarda gelecek kaygımız hepimizin farklıydı. Kimisi yazın yurt dışı tatili için otel seçerken kimisi de yıllık izinde köyüne gitmek için otobüs terminallerinde bilet bakıyordu. Kimisinin çocuğu ismi duyulduğunda telaffuzu zor olan yabancı kolejlere giderken, kimisinin çocuğu sobalı devlet okuluna gidiyordu. Şimdi ikisi de TRT ve EBA sisteminden online diye tabir edilen eğitim sistemini ortak almaktadırlar. Korona öncesi endişe ve koşullarımız aynı değildi. Şimdi ise hayatta kalma gayretinde eşitlendik. Limon kolonyası, sıvı sabun ve evde kalarak.
Devletlerin Öncesi ve Sonrası
Korona virüsü insan yaşamını doğrudan şu an ve gelecekte etkileyeceği gibi devlet organizasyonları, çok uluslu şirketler ve ticari yaşamı da köklü değişime götürecek kadar etkileyecektir. Düne kadar devletler depreme hazırlık, büyük yangın ve sel taşkınlarına karşı hazırlık gibi olağan dışı afetler için önleyici hizmet bağlamında hazır ve nazır durumdaydılar. Modern yaşamda uluslararası bir salgın gündeme gelmediği için Covid-19’a hazırlıksız yakalanmış olabiliriz. Fakat yaptıkları kahramanlıklar maaş ve takdirle ödenemeyecek kadar önemli olan başta sağlık çalışanlarımız doktor, hemşire, yardımcı hizmetli, güvenlik, şoför ve sistemi sağlık adına ayakta tutan tüm bireylerin sayesinde asrın salgınıyla zararı en aza indirerek mücadele vermekte ve yaşamaktayız. Korona virüsüyle beraber devlet organizasyonu da gelecekte personel sayısı, personel niteliği, uzaktan çalışma gibi şu an uygulanan metotların devamlılığı olan sistemlere dönüşebilir. Aynı şekilde eğitim öğretim sisteminde de köklü değişikliklerin olacağı yaşadığımız süreç göz önüne alınırsa aşikardır. Küresel bir salgının milli güvenliğimizi etkilediği de göz önüne alındığında devlet organizasyonu içerisinde biyolojik saldırılara karşıda barış ve savaş döneminde tam zamanlı yapıların kurulması elzemdir.
Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı
Kuzey Kıbrıs da korona virüsü önlemlerini alarak küresel ölçekteki salgınla mücadele etmektedir; fakat kamuoyuna yansıyan haliyle hükümet ve Cumhurbaşkanı arasında yetki kargaşası yaşanmaktadır. Kuzey Kıbrıs adına süreç üzüm yeme süreci olmalıdır, bağcıyı dövme değil. Kıbrıs Türklerinin yaşamını ilgilendiren bir konu siyaset üstüdür. Tabiplerimiz ve sağlık çalışanlarımız elinden geleni fazlasıyla yapmaktadır. Kuzey Kıbrıs’ta yetki kargaşasının önüne geçebilmek adına adayı çok iyi tanıyan doğal afet ve acil durumlarda devreye girmek için daima hazır olan Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nın koordinesinde bir kurul kurularak Covid-19 mücadelesi en etkin bir şekilde yapılacağı aşikardır.