Merhaba;
Ülke gündemi siyasi konular ve coğrafyamızda yaşanan insanlık dramlarına ve düşük yoğunlukla geçen silahlı can kayıplarını hep birlikte film izler gibi izlemekteyiz. Cümle içerisinde kullandığım haliyle ‘’düşük yoğunluk’’ tabiri, savaş ile barış arasında var olan bir çatışma şekli olarak tabir edebiliriz. Ne tam kamuoyundadır ne de gündemde değildir. Bir nevi düşük yoğunluklu çatışmalarda olan can kayıplarına üzülüp alıştığımız türdendir. Çatışan tarafları sonuca götürmez. Gündemde pazarlık malzemesi olarak tutan gerilim argümanıdır. Özetlediğim bu düşünce halimize bir de dövize yapılan dış güçlerin etkisini eklemeyi unutmayalım. Her yıl Eylül ayında yeni modellerinin tanıtımı yapılan iPhone’a sevinemediğimiz bir burhandayız. Varın gerisini siz düşünün…
Bu burhan ve karmaşadan biraz uzak kalmak için planladığım batı Avrupa’daki birkaç ülke ve şehir ziyaretimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Amsterdam
Amsterdam batı Avrupa’da Venedik’ten daha çok kanala, Paris’ten daha fazla köprüye sahip olan Avrupa’nın önemli bir şehridir. 16. ve 18. yüzyıllarından kalma 7 binden fazla binaya sahip, 50’den fazla müzesi olan ve gezmeye doyamayacağınız güzel bir şehirdir. Bina ve yapı olarak yaşlı bir şehir görünüm verse de, Amsterdam’ın heyecanı ve dinamiği sizi bir hayli yoracaktır.
Dünya finans üçgeni diye tabir edilen üç ülke vardır. Bunlar Londra, New York ve Tokyo’dur. Avrupa Birliği üyeliğine Brexit diyerek çıkış işlemlerini başlatan güneş batmayan ülke İngiltere’nin başkenti Londra AB’den ayrılış süreciyle dünya finans üçgenindeki rolünü de Amsterdam’a kaptırmaktadır. Bu rol değişimi sebebiyle Amsterdam tarih, kültür ve dinamiklik özelliğine bir artı olarak ekonomik ağ olma özelliğini de eklemiştir. Birleşik Krallığın AB’den çıkışıyla varlıklarını Londra’da sürdüren köklü finans şirketleri ‘head quarter’’ diye tanımlanan merkezlerini Amsterdam’a taşımaktadırlar. Batı Avrupa’nın bu eski ama dinamik şehri günümüz küresel ölçekli oyunda önemli bir role sahiptir.
Bu güzel şehirde zamanın yettiği ölçüde gezip gördüğüm bazı detayları sizlere aktarmak istiyorum. Amsterdam şehrinde ulaşım çok rahat ve sistemli bir şekilde yapılanmış. Tren, tramvay, otobüs ve metro ulaşımı çok yaygındır. Su kanallarında tekne ile ulaşım buna dahil olmuştur. Bunlara ek olarak bisiklet Amsterdam şehrinin olmazsa olmazıdır. Bisiklet için ayrılmış yollar, bisiklet için yapılmış kapalı ve açık otoparklar ve binalarda park alanları mevcuttur. Metro ve tren istasyonları yakınında bisiklet park yerleri ücretsiz olarak yapılmıştır. Motorlu araçlar harici ulaşımın teşviki ve desteklenmesi için ise otomobil alanları azaltılmış, park ücretleri yüksek tutulmuştur. Buna sebeple emisyon salınımı az olan şehirde temiz bir hava, bol yeşil alan ve yüzleri gülen mutlu insanlar mevcuttur. Hangi siyasi aday yapar bilmem ama Aydın şehrimizin genelinde özelde ise Efeler ilçemizde Amsterdam’daki bisiklet ulaşımı ve alt yapısı incelenerek Efeler ilçe sınırlarında uygulanmalıdır. Fiziki yapısı itibari ile Efeler kenti bu ulaşım metoduna uygundur.
Amsterdam’a ait amatör olarak çektiğim bazı görselleri de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Not: Görseller Instagram’da öne çıkarılan Amsterdam adlı story de mevcuttur. www.instagram.com/BarisYorganci