Üzerine konuşulan ve yazılan en önemli siyasi coğrafya Ortadoğu olsa gerek. Ortadoğu kavramını ilk defa 1902 yılında Amerikan deniz tarihçisi Alfred Thayer Mahan, Arabistan ile Hindistan arasındaki bölgeyi ifade etmek için kullanmıştır. Bu bölge zamanın ticaret hattı, dinler merkezi ve önemli yerleşimlerinin bulunduğu coğrafyadır. İnsanlık tarihi yazıya döküldüğü andan itibaren Ortadoğu’da savaş ve gözyaşı eksik olmamıştır. Savaşın tarafları ülkeler, milletler ve dini motiflerle tanımlansa da savaşanlar “iyiler ve kötüler” olarak söylenebilir. Günümüzde Mahan’ın tanımındaki karmaşık bölgeye ilave olarak Mısır, Libya ve Kıbrıs’ı da eklersek cadı kazanı tanımlamasının yakışacağı alanı tanımlamış oluruz. Cadı kazanını iyiler ve kötülerin dönem dönem birbirine kıydığı, büyük resimde kazananın net görünmediği bir orta oyunu, aksiyon filmi veyahut tiyatro sahnesi de diyebiliriz.
***
Bu aksiyonu bol coğrafyada iyilerin başını çeken Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin siyasi iradelerini liste başına koymalıyız. İnsani yardım, sosyal projeler, doğal afet, açlık ve sefaletin sürdüğü her alanda Türkiye Cumhuriyeti iyilik ve yardım eliyle insanlığa büyük katkılar sunmaktadır. İyilerin diğer siyasi iradesi Kıbrıs Türkleri ve devleti, yakın tarihte görmüş oldukları zulüm ve ölümlü olaylara bile halen daha coğrafyada diyalogla çözüm arayan iradeye sahiptir.
***
İyiler ve kötülerin güncel kriz ve savaş sebebi Ortadoğu ve Doğu Akdeniz enerji yatakları kısaca yer altı zenginlikleridir. Kıbrıs Türkü’nün ve garantör ülke Türkiye’nin hakkı olduğu ‘mavi vatan’ olarak tanımladığımız denizlerimizde Türkiye arama, tarama ve sondaj faaliyetlerini yürütmektedir. İyiler olarak dosta güven düşmana korku veren caydırıcı unsuru Türk Silahlı Kuvvetleri sadece ve sadece arama ve sondaj faaliyeti yapan ilgili personelin güvenliği için mavi vatanda daima hazır olarak beklemektedir.
***
Coğrafyanın kötüler ve şımarık kısmında Kıbrıs adasında Kıbrıs Türkü’nün muhatabı Ege Denizi’nde Cumhuriyet Türkiye’sinin komşusu Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarını sayabiliriz. Mavi vatanda arama ve güvenlik devriyesi yapan iyilerin olmazsa olmazı gemilerimiz için Yunanistan Genelkurmay eski Başkanı Evaggelos Apostolakis yaptığı açıklamada “Komşu Türk, artık kontrol edilmiyor. Ne uluslararası hukuk ne de antlaşmalar mantığına uymuyor. Türkiye herkes tarafından ikna edilmelidir.” demiştir. Türkiye’nin ikna edilmeme gibi bir durumu yoktur. Yunan eski Generali bunu iyi bilmelidir. Türkiye uluslararası hukuktan doğan hak ve menfaatleri doğrultusunda faaliyetini sürdürmektedir.
***
Devlet aklı ve millet menfaatti mantığıyla faaliyet yapan Cumhuriyet Türkiye’sinin Libya devletiyle arasındaki Münhasır Ekonomik Bölge mutabakatı, kötülerin temsilcisi Yunanistan’da gerginlik yaratmıştır. Bunun üzerine Yunan medyası sözüm ona güncelmiş gibi Yunan askeri uçaklarının radarındaki Türk sondaj gemileri ve askeri gemilerinin olduğu argümanlara sarıldı. Kötülerin tarafındaki hukuk tanımaz sözde hak sahibi Rum yönetimi ve Yunanistan İzmir’de denize dökülmelerini ve 20 Temmuz’u akıllarından çıkarmadan diyalog ve iyilikte siyasetlerini yürütmelidirler. Türkiye Cumhuriyeti hak ve menfaati için hukuk kurallarının verdiği yetkiyle mavi vatanda çalışmalarını yürütecektir. Kıbrıs için çözümü Rum ve Yunan siyasetinin fikirlerinde arayan aktör ve figüranlar bu kararlı duruşu hatırlayarak gelecek planlarını revize etmelidirler.