Kıbrıs müzakere süreci, tekrar başlama düşüncesinin gündemde olduğu bir dönemdedir. Penrose üçgeni gibi üç köşede, üç farklı görüşle yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Bu üçgenin bir köşesinde komşu siyasi liderlik ve kilisesi, diğer köşesinde Birleşmiş Milletler (BM) özel temsilciliği ve perde gerisi, diğer bir köşesindeyse Kıbrıs Türk müzakere heyeti ve federasyoncuları vardır. Mekik diplomasi metoduyla BM Genel Sekreterinin geçici özel danışmanı Jane Holl Lute liderlerle görüşmektedir. Hafta başı yapılan Lute görüşmeleri sonrası Rum liderliği olumlu açıklamalarla tekrar masada görüşme toplantısı yapma gayretindedir. Bu gayret somut bir sonuca gider mi bilinmez ama yeniden masanın kurulma isteğinin arkasında neler olduğu iyi hesaplanmalıdır. Kısa vadeli çözüm hayalinin kime siyasi rant, kime fayda sağlayacağı iyi analiz edilmelidir. Müzakere sürecinin yazılı kaynaklarını taradığımızda karşımıza defalarca güvenlik, garantiler, mülkiyet, siyasi eşitlik gibi anahtar sözcükler çıkmaktadır. Günümüzün popüler anahtar sözcüğüyse ‘referans şartlar’ olmuştur. Yarım asırlık Kıbrıs sorunu inişleri çıkışları, ha oldu ha olacakları, sonrası geldiği nokta referans şartlardır. Süslü cümle ve argümanları milletçe sevdiğimiz gibi müzakere üzerinde söylenen sözlerin süsü ne kadar fazlaysa önemi de o kadar artar mantığıyla hareket etmekteyiz.
***
Gelelim Penrose üçgenine. 1930’lu yıllarda İsveçli sanatçı Oscar Reutersvaed tarafından keşfedilen ‘imkânsız cisim’lerden biridir üçgen. 1950’lerde matematikçi Roger Penrose tarafından yeniden keşfedilerek popüler hale gelmiştir. Penrose bu üçgeni ‘imkansızlığın en saf formu’ olarak tanımlamıştır. Soyut olarak var olan bu üçgen somut olarak imkansızdır. İmkansızlığı da her bir kenarı oluşturan prizmasının, ikili ikili olacak şekilde birbiriyle 90 derecelik açılarda kesişiyor olmasıdır. Bu şekilde bir üçgen yaratmak geometrik olarak Öklidyen uzayda ve 3 boyut içerisinde imkansızdır. İllüzyon sayesinde var hissiyatıyla olabilir. Penrose üçgeni videolarında üçgen üzerinde ilerleyen top izlenecek olunursa ‘aslında böyle bir üçgen somut olarak mümkündür’ izlenimine kapılmaktasınız. Bu yanılgıya kafa yorduğunuzda göz yanılması mı, illüzyon mu, yoksa gerçek mi fikri arasında başınız ağrıyana kadar düşünebilirsiniz.
***
Penrose üçgeninden yola çıktığımız müzakere sürecini ve üçgen üzerindeki topu da federasyon modelli çözüm olarak görürsek, çözüme olan yakınlık illüzyon mu yoksa gerçek mi arasında bir 50 yıl daha federasyon üzerine geçer gider. İlk keşfeden Oscar’ın dediği ‘imkânsız cisim’ veyahut Penrose’nin ‘imkansızlığın en saf formu’ tanımlaması federasyon ve federasyon üzerine çözüm aramak fikrini özetleyen iki cümledir.
***
Siyasi coğrafyamız duygusal bağdan uzak, analitik zekanın işlediği, makyevelist siyaset ve politikaların yol kat ettiği kıldan ince kılıçtan kesin bir mevzidir. Kıbrıs Türkleri konvansiyonel olmayan bir psikolojik harbin içinde yaşamaktadırlar. Çözüm ise sürece ve şartlara gerçeklikle bakmakla mümkündür. Kıbrıs Türkü için Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilen zaman diliminde referans şartlar sahneye konan oyunun son perdesidir.