İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

180-Bostan Korkuluğu 27.06.2019

Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devleti oluşturan ögeler toprak, millet ve silahlı kuvvettir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kabaca tanımladığım ve ögelerini saydığım tüzel varlık ve devlet tanımına haizdir. Yasama, yürütme ve yargı erkiyle kuvvetler ayrılığına da sahiptir. Kendi namına sahip basın yayın organları vardır. Günümüz devlet sistemindeki tüm şartlara sahiptir. İbn-i Haldun’un ‘coğrafya kaderdir’ sözünden feyzle kaderi olan coğrafyanın olumsuzlukları yüzünden KKTC’nin tanınma ve ambargo sorunu vardır. Coğrafi konumu stratejik öneme sahiptir. Ortadoğu’ya yakınlığı, Doğu Akdeniz’i kontrol eden özelliğiyle günümüz dış politikasının ana gündemlerinden birisidir.

***

Yukarıda özetlediğim genel haliyle Kıbrıs Türk siyaset kurumu da ada için önemli bir oluşumdur. Bu oluşum içinde yeni kurulan Ersin Tatar hükümeti ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı arasında soğuk savaşları aratmayacak bir gerginlik mevcuttur. Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın Rum liderle yediği yemek iç siyasette kriz malzemesi olmuştur. Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda gündeme gelen Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit’in sorusu üzerine Özersay “İnsanlar bizi evine davet ettilerse, söylenen konular görüşülmeydiyse Cumhurbaşkanı’na neyin bilgisini verecektim?” demiştir. Burada evine gidilen Güney Lefkoşa’da bir muhtar değildir. Evine gidilen (Özersay’ın sözüne istinaden) Rum lider Anastasiadis’tir. Girişte yazdığım devlet olmanın sorumluluklarını hissediyorsanız değil Cumhurbaşkanı, ilgili güvenlik bürokrasisine de haber vermek bir elzemdir. Hem evine gidilen kişi Güney’de bir muhtar değil, hem de evine giden kişi Lefkoşa’da muhtar azası değil. Konuyu ve olayları basite indirgemek devlet ahlak ve faziletine uygun değildir. KKTC’nin uzun bir mücadele süresinden sonra kurulduğunu hatırladığımızda, günümüz siyaset kurumunun aktörleri kurtuluş ve kuruluşun asabiyesini günümüzde karakterlerinde yaşatmalıdırlar. Güçlü devletler, devletleşmiş çok uluslu şirketler tüzel kişilik olarak kuruluş karakterleriyle yaşarlar. Muhalefet etme adına ya da yarın karşısına rakip çıkma adına Cumhurbaşkanını itibarsızlaştırmak, kurumları itibarsızlaştırmak demektir. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da bu sürece cevaben basın açıklamasında “KKTC Cumhurbaşkanı bostan korkuluğu değildir.” demiştir. Bu siteminde de sonuna kadar haklıdır.

*** 

Napoleon Bonaparte’nin iki güzel sözü var: “Bir devletin politikası coğrafyasında saklıdır.”, “Bir devlet adamının kalbi kafasında olmalıdır.” İki söz de KKTC için çok güncel ve geçerliliği olan tanımlamalardır. Ersin Tatar hükümeti zorlu bir dönemde iktidar olmuştur. Zorluklar aşılamayacak değildir. Fakat iyi bir akademisyen ve müzakereci olmak demek iyi bir siyasetçi olmak manasına gelmemektedir. Garantör ülkemiz Türkiye’de Ahmet Davutoğlu iyi bir akademisyendir. Dışişleri Bakanlığı ve siyaset süresi de gözler önünde iyi bir örnektir. Bu süreçte duygusal, aklı yerine, mantığını kullanan önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Kıbrıs politikasında başarı ile ilerleyecek olan kişidir. Hem Başbakan hem de siyaset kurumunda ‘abi’ rolünü üstlenen Ersin Tatar’a çok iş düşmektedir. Devlet ve siyaset kurumunun temayüllerini yıkanlar kısa vadede başarıya ulaşmış olabilirler; lakin uzun vadede sabah rüzgarında savrulmaya mahkumdurlar.