Kıbrıs meselesi yarım yüzyıldır süregelen bir sorundur. Dönem dönem çatışma, müzakere ve gerilim üzerine kurulan Güney Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs ilişkileri dış politikamızda yer bulmuştur. Birlemiş Milletler nezdinde devam eden görüşmeler, iki toplumlu iki devletli federasyon modelli bir görüşme çizgisinde geçmektedir. İki toplumun liderleri olan Anastasiadis ve Akıncı yaşları itibari ile Kıbrıs sorunu hakkında aynı derecede bilgili ve konuya hakimdirler. Bu ortak akıl bir yıldır sağlıklı bir şekilde devam eden görüşmelere yansıyor ve görüşmeler olumlu bir havada devam ediyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum lider Anastasiadis ile geçmiş hafızalarının aynı olmasını çözüme destek veren bir özellik olarak tanımlamaktadır. Akabinde 2016 yılı iki toplumlu federasyon modeli için bir çözüm yılıdır ve çözüme çok yakınız demektedir. Bu tespitinin arkasında yatan düşünce de gelecek nesillerin geçmiş yaşanmışlıklarının yaşları itibari ile olmaması iki devletli farklı bir çözüm arayışı olacağını düşündürmektedir. Bu tespit ve yaklaşım realpolitik kurallara uygun, gerçek, doğru bir düşüncedir. Düşüncenin özünde Sayın Akıncı ve Anastasiadis mevcut süreci gözlemleyerek “bu yıl sonunda Kıbrıs Sorunu çözüme kavuşacak” demektedirler.
Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos
‘Federal çözümde son şans’ başlıklı 19 Mayıs tarihli yazımda Kıbrıs sorununda ‘Enosis’ ve ‘Megali İdea’ fikrini yazmıştım. Şimdi ise Rum Ortodoks kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos’un söylemleri üzerinden Kıbrıs sorununu irdelemek, müzakere heyetlerine ışık olacağı kanaatindeyim. 12 Kasım 2006’da taç giyme töreninde Başpiskopos Hrisostomos “Dini törenlerimizi işgal altındaki Kuzey topraklarında yapıncaya ve Yunan bayrağını Beşparmak Dağları ve Girne Kalesinde dalgalandırana kadar kutsal savaşımızı devam ettireceğiz. Sınırlarımız, Girne kıyılarındadır.” ifadeleriyle Başpiskoposluğu dönemindeki çözüme olan görüşünü ilk günden yansıtmıştır. Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin politikaya direk müdahale ettiğini resmi ağızdan yansıtan bir açıklamada, dönemin KKTC Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Hasan Erçakıca tarafından yapılmıştır. Erçakıca haftalık bilgilendirme toplantısında Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’nin, çözüm çabalarında etkin rol almak amacıyla Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin plan hazırladığını ve bu görüşü BM ile AB yetkililerine sunmayı düşündüklerini açıklamıştı. Kilise, çözüm sürecine etkili olduğu gibi Güney Kıbrıs eğitim sisteminde de söz sahibidir. Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’nin, Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) içinde örgütlenmek isteği, Başpiskopos 2. Hrisostomos tarafından bu amaçla, Ordu Din İşleri Müdürlüğü’ne atanan Başkeşiş Yoannis Yoannu’nun RMMO’dan tuğgenerallik rütbesi talep ettiği de bilinmektedir. Bu ayrıca Kilise’nin diğer alanlara da etki etmesinin bir göstergesidir. Kilisenin politik konulardaki etkinliğini gösteren bir başka örnek de Rum Merkez Bankası yöneticisi Hristodulos Hristodulu’nun yazdığı ve çözüme karşı çıkan “Federasyon, Annan Planı ve Yeni Çözüm Planının Gebe Olduğu Ekonomi” isimli kitabından kilisenin 10 bin adet satın alması ve ücretsiz dağıtmasıdır. Başpiskopos 2. Hrisostomos 2010 yılında Paskalya dolayısıyla yayınladığı açıklamada, Kıbrıs sorununda izlenmekte olan politikaya tamamen karşı olduğunu belirterek “Kurtuluş için yeniden birleşme değil, mücadele zorunludur.” demiştir. Dönemin GKRY yöneticilerine de “seslerini 3 bin yıllık Helen tarihi ve 2 bin yıllık Hıristiyanlığın sesiyle birleştirmeleri, zorluklara ve baskılara boyun eğmemeleri” çağrısında bulunmuştur.
Büyük Birader
Bu bağlamda bahsi geçen kişi ve kurumların açık kaynaklardan görüş ve beyanlarını taradığımızda yukarıdaki satırlar çıkmaktadır. Beyanları belli bir tarih aralığında tutmaktaki sebep de olumlu giden görüşmelere yakın zamandaki söylemlerin zarar vermemesi içindir. Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi ve Başpiskoposluğunun Din İşlerinin de yanı sıra Güney Kıbrıs’taki her alana müdahale ettiği açık bir şekilde görünmektedir. İngiliz yazar George Orwel’ın 1984 romanında üstünde durduğu ana öznesi Big Brother (Büyük Birader)’dır. Burada görünmez bir el gibi sistemi ve düşünceleri kontrol ettiği görünmektedir. Sanırım Başpiskopos 2. Hrisostomos da yaşı itibari ile büyük biraderliğe soyunmuştur. Nitekim günümüz realpolitik kurallarının hoşgörü, birlik ve beraberlik üzerine kurulduğunu varsaydığımızda mevcut düşüncesinin bir hülyadan öteye gidemeyeceğini umut ediyorum. Güney ve Kuzey Kıbrıs heyetlerinin de Kilise faktörünü dikkat ederek süreci başarı ile sonlandırmalarını dilerim.