İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

165-Hoş Geldin Fransa 15.03.2019

Kuzey Kıbrıs gündemi çözüm ve müzakere endeksli oladursun; meşguliyetimiz liderlerin görüşmesi üzerine ve komşu lider Anastasiadis’in Kıbrıs Türk basınını meşgul eden manipülasyon dolu haberleriyle vakit geçiredursun; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Doğu Akdeniz’de varlık göstermek için uğraş veren ülkelerle ilişkisini geliştirmektedir. Rum basınının önemli gazetelerinden olan Politis gazetesi Fransa’nın son zamanlarda Rum yönetimi ile olan ilişkisini ve Kıbrıs adasından Avrupa Birliği (AB) ve Fransa’nın askeri üs alma girişimlerini gündemine şu şekilde taşıdı: “Fransız Cumhurbaşkanı Macron geçtiğimiz ocak ayında adayı ziyaret etti. Güney Kıbrıs’a demir atan Fransız gemileri, Macron’un sözünü ettiği iki ülke arasındaki savunma iş birliği çalışmalarının başarılı şekilde sonuçlanmasının mührünü teşkil ediyor. Fransız Donanması için Mari/Larnaka’daki “Vangelos Florakis” deniz üssünün kapasitesini genişletme çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor. Üssün 2019 sonu ya da 2020 başında sonuçlanacağı tahmin ediliyor. Deniz üssü AB’ye ait gemilere de hizmet verecek.”

***

Haberden de anlaşılacağı gibi AB üyesi Fransa, GKRY’e askeri üs kurmak peşinde. AB ile birlikte Rum yönetimini korumak ve Doğu Akdeniz çanağında yer almak üzereler. 11 Şubat 1959 tarihinde Zürih’te imzalanan Garanti Antlaşması açık ve nettir. Antlaşmanın birinci maddesinde şu hususlar yer alır: “Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini devam ettirmeyi güven altına almayı taahhüt eder. Kıbrıs Cumhuriyeti, ayrıca tümüyle veya bir bölümüyle herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bütünleşmeye girmeyeceğini taahhüt eder. Kıbrıs Cumhuriyeti, bu maksatla adanın gerek birleşmesini gerekse taksimini doğuracak doğrudan doğruya veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardımcı ve teşvik edici tüm hareketleri yasaklar.” Anlaşmanın ikinci maddesi ise şöyledir: “Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin birinci maddede belirtilen taahhütlerini kaydederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasanın temel maddeleri ile oluşan durumu tanırlar ve garanti ederler. Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin diğer herhangi bir devlet ile gerek birleşmesini gerekse adanın taksimini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardım ve teşvik edici bir amacı olan tüm hareketleri kendi yetki ve ilgileri oranında önlemeyi üstlenirler.”

***

Bu bağlamda anlaşılacağı üzere ‘Garanti Antlaşması’ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin güvenliğini garantör ülkeler Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’a vermektedir. Fransa ve GKRY’nin savunma ve güvenlik antlaşmaları yapmaları uluslararası hukukun ihlalidir. Demokrasi, insan hakları ve hukuk terimlerini slogan haline getirmiş batı temsilcisi Fransa, Kıbrıs adası üzerinden Doğu Akdeniz’de varlık göstermek istemektedir.

Fıtrat Değişir Sanma! Bu kan yine o kandır…

Paris sokaklarında ‘sarı yelek’ gösterilerinin bastıramayan Macron ve temsil ettiği siyasi düşünceye Kanuni Sultan Süleyman’ın mektubunu hatırlatmakta fayda vardır. “Ey Fransa Kralı Fransuva! Sefir-i kebirimden aldığım mazhara göre malumatım oldu ki, memleketinde dans namında Ala Mele-İnnas Fuhşiyyat ve Lubiyat yapıyormuşsun. İş bu Name-i Humayunumun eline vusulünden itibaren bu mel’anet rezalete son vermediğin takdirde, Ordu-yu Humayunumla gelip seni kahretmeye muktedir olurum.” Sonuç olarak Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Kıbrıs üzerinden yapılan derin siyasetin asıl hedefi anavatan Türkiye’dir. Türkiye siyaset kurumu büyük resmi görmekte bölgede ve siyasi alanında gerekli hamleleri yapmaktadır. Kuzey Kıbrıs siyaset kurumu da Anastasiadis’in manipülasyonlarından kurtularak büyük resimdeki yerine belirlemelidir.